Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Ali Onur Kaylan

Ali Onur Kaylan
@Mitolog32
Her kitap yeni bir dünyadır
Eskiçağ Tarihçisi
Lisans
Isparta
13 Eylül 1988
43 okur puanı
Mayıs 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Elbette baba olmak tanrı olmaya benzer. Nasıl ki, bir baba evlatlarının sorumluluğunu üstlenmişse bir tanrı da tüm canlıların sorumluluğunu üstlenir. Ki, tüm canlılar, bir tutam ottan görkemli ağaçlara; bir kelebekten göklerin sahibi kartallara; minicik karıncalardan korkunç görünümlü devlere; ölümlü insanlardan Olympos'daki kudretli tanrılara kadar hükmedilmeyi beklerler. Ben Baştanrı Zeus, eğer ellerimi onların üzerinden çekersem yeryüzünde ve gökyüzünde yeniden kaos başlar. Ben kutsal düzenin temsilcisiyim. Sözlerim yasanın kendisi, yaşamın güvencesi, varlığın koruyucusudur. Eğer benim sözüm yere düşerse, eğer benim kartalım gökyüzünde süzülmezse, eğer benim şimşeklerim gürlemez, yıldırımlarım çakmaz, yağmurlarım yağmazsa, dünya kuru bir yaprak gibi savrulur boşlukta. O yüzden hükmettiklerine sadece sevgi göstere gösteren bir tanrı noksandır benim gözümde. Çünkü hayat, sevgiden çok daha büyüktür, çok daha derin, çok daha karmaşık.
Sayfa 290Kitabı okudu
Reklam
Yüce Zeus'un onu unutanlara verdiği cevap
O yüzden unuttuk dediğiniz yerden başlayacağım. Unutmanın bedelini ödeyecek unutanlar. Cezaların en şiddetlisiyle ödüllendirilecek saygısızlık yapanlar, kalbi yerinden çıkarılacak beni kalbinden çıkaranların, yüzlerinin derisi yüzülecek benden yüz çevirenlerin, inkârcıların ağızlarının içi toprakla dolacak, tapınaklarıma girmeyenlerin ayakları kesilecek, sunaklarıma armağan getirmeyenlerin kolları koparılacak. Kimse ama hiç kimse kurtulamayacak gazabımdan.
Ruhum, Mısra çekiyorum, Haberin olsun. Çarşıların en küçük meyhanesi bu, Saçları yüzümde, kardeş, çocuksu. Ah, canımda o ölüm namussuzu... Ahmedinin işi, ilk rast gidiyor. İlktir dost elinin hançersizliği. Ağlıyor, Yeşil.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Ey insan, eğer insan bedeninin yapısı ve işleyişi sana bir mucize gibi geliyorsa, o zaman unutma ki, beden bu yapıda bulunan ruhun yanında bir hiçtir. Çünkü ruh, nasıl olursa olsun, Tanrı'nın eseridir. Bu nedenle, bırak onun yarattığı bedende dilediği gibi barınsın, senin öfkenin ve kötülüğünün bir hayatı yok ermesine izin verme. Çünkü hayatın değerini bilmeyen, ona sahip olmayı hak etmez." Leonardo da Vinci
"Biliyordum ki orada diğerkâm ruhlar, temiz ve asil düşünceler ve entelektüel bir hayat var. Bunu bilmiyordum çünkü "Seaside Library" romanlarını okumuştum. O romanlarda kötü adamlar ve kötü kadınlar dışında bütün adam ve kadınlar iyi şeyler düşünür, çok güzel konuşur ve görkemli işler yaparlardı. Kısacası güneşin doğuşunu nasıl kabul ettiysem; iyi, güzel ve yüce olan; hayata doğruluk,asalet ve ciddiyet katan; bütün bu sefalete, tükenene kadar çalışmaya karşı yaşamaya değer ne varsa, benim üzerimde ve benim dışımda olduğunu da öyle kabul etmiştim."
Reklam
Kendi bulanık anılarımdan bahsetmek uğruna İsyan'ın öyküsünü kesmek istememiştim. Ama o konuştukça, gözümün önünde görüntüler canlanıyordu. Çamlık Tepe'deki toprak rengi taş binayı tanıdım ben. İçine hiç girmedim; ama her gün okula giderken arabayla parmaklıkların önünden geçerdim. Daha dün gibi aklımda, öbür evlere hiç benzemezdi; ne tam olarak modern sayılırdı ne de bir dağ ya da Osmanlı evi. Bir üslup karmaşası. Ama hatırımda kaldığı kadarıyla, bir bütün olarak gayet ahenkliydi... Bir de genellikle kapalı duran, bazen siyah-beyaz bir DeSoto'nun çıkması için açılan parmaklık geliyor gözümün önüne. Ve hiçbir çoğunun oynamadığı çimli bir bahçe. Anılarım elili yılların ortalarına kadar uzanıyor; İsyan'ın bana anlattığı dönem çoktan geride kalmıştı o zamanlar. Ama Kitapdar'ların evinin eski dergilerde, sanat kataloglarında gözüme çarptığı, çevremdeki sohbetlerde kulağıma çalındığı oldu. Belleklerde, iki dünya savaşı arası dönemde Doğu Akdeniz'in önemli sanat ocaklarından biri olarak kalmıştı. İçkili davetler, konserler, şiir geceleri yapılırdı burada ve tahminime göre, bir de fotoğraf sergileri...
Kraliyet'in cinayetle, vatandaşlarının canını alarak mücadele etmesi bana pek mantıklı gelmiyor, üstelik genellikle de asıl cinayetten daha vahşi bir şekilde. Ama benim asıl itirazım şu: Kanunlar mahkumları anlamaya hiç çalışmıyor. Bugün işlenen suçları anlamaya çalışmadan yarınki suçlardan korunmayı nasıl umut edebilir insan?
30 yıl boyunca Maya ve Mısır gizemini çözmeye çalışan Profesör Julius Gabriel'in ifadesiyle insanoğlu 30.000 yaşındaki bebekler durumundadır demiştir. Son derece açık bir şekilde ifade etmiş insanoğlu hala daha bilgiye açtır.
Birgün Fransız Büyükelçisi Şarl dö Şambrön, Atatürk'e, Büyük İskender'in doğduğu yerin yakınlarında doğduğunu hatırlatınca Atatürk ona şu yanıtı vermiştir: "Benzeyiş orada durur. İskender dünyayı fethetti, ben etmedim. O bu fetihleri yaparak kendi yurdunu unuttu, ben hiçbir vakit kendiminkini unutmayacağım."
Aristagoras ise Darius'tan ayrıldığını ilan etti ve Miletos'da o güne dek görülmedik bir yönetim biçimini ortaya koydu. Sadece ismi bile insanı kahkahalarla güldürmeye yeterli: Demokratia... Bu da ne demek? Aspat Shanah kaşlarını kaldırdı ve bire hizmetçi kızın elindeki kürekle korların arasına kömür sürmesini seyretti. İktidar sadece tek bir kişinin mi elinde? Yoksa yedi kişi, dünyanın tümüne mi karşı geliyor? Daha da tuhaf diye karşılık verdi Farnaka boş kadehiyle oynayarak. Hükmetme gücü Demos'un yani halkın elinde. Herkesin bir oy hakkı var. Parayla satın alınan veya vaaatlerle kandırılan çoğunluk, ne yapılacağına karar veriyor. Bir şehir, bir ülke bu şekilde yönetilebilir mı? Gaubarva kollarını kaldırdı. Olacak iş değil! Ama görünüşe göre Aristagoras bunun yürüyeceğine ikna olmuş durumda.
Reklam
Çoğu zaman mesele, Tanrı'nın ne olduğu değil, bizim onda ne gördüğümüzdür. Sevgi dolu olanlar merhameti görür, zalim olanlar şiddeti. Zeki olanlar aklı görür, aptal olanlar kör inancı, alimler bilimi görür, cahiller mucizeyi.
Aşk yabani bir hayvandır kanunlar haricinde isyan ve ihtilal dağlarında yaşar. Ancak gece karanlıklar basınca gizli yollardan şehre girer ve bahçelerin tarhını ağaçlı caddelerin banklarını alt üst eder.
Akın var Güneşe akın Güneşi zaptedeceğiz Güneşli günler yakın
Sayfa 10
İşim gücüm budur benim Gökyüzünü boyarım her sabah Hepiniz uykudayken Uyanır bakarsınız ki mavi
Sayfa 120
Bazen bir erkek ve bir kadın ve isteksizce o noktada oyalanırlar yapacakları yanlış bir seçimin kendilerini sona götüreceklerinin farkındadırlar...
Sayfa 404Kitabı okudu
Reklam
Sol Ayağım ile yazdığım kelime şuydu: A N N E
Denktaş Allah'tan tek bir şey diledi: Allah'ım bir vesile yarat ki artık Türk Ordusu Kıbrıs'a girsin...
Sayfa 274Kitabı okudu
Bir istihbaratçı asla sarhoş olmamalıdır ve çok iyi kumar oynayabilmelidir