Şimdiye kadar tesadüf edebildiğimiz insanlardan her gün, daima bir yere gidecek; seyre dalacak, taa kapılar kapanıncaya kadar bekleyecek, sonunda pişman olacağınız dan emin de olsak herhangi bir tutkunun peşinden gider gibi peşinden gittiklerimize rastlar mıyız acaba? Ya da en azından bu durumda mevcut bulunanlara. Yoksa gene aynı şekilde fakat her şeyden habersiz yaşayıp gidiyor mu olacağız? Tesadüfün önümüze çıkarmadıklarından. Tüm bunlar için bir tesadüfe, bir kişiye, bir aşka mı muhtacız(?) Belki de asla bilemeyeceğiz.
Tamamen silinmiş, görsek belki de neden yaşadığını sorgulayacağımız birinin defteri geçiyor elimize. Kendisini hiçbir insana açmayan Raif Efendi. Ve onun bildikleri. (Ne olabilir ki?) Önümüze açılıyor öylece. Sakin ve buruk.
Ve benim bu defterde gördüğüm ruhu tamamlayıp yaşatmaya muktedir olabilecek bir aşkın bile hayatın basit teferruatlarına, basit yanılgılara batacak kadar aciz olabileceği. Ne olduğundan emin olunamayan o hayat bir şekilde galip gelecek galiba. Ve Raif efendi kadar bile şansımız olmayacak. Olsa bilemeyeceğiz, bilsek de bulamayacağız.
Buna rağmen "o kişiyi" arama ihtiyacından sıyrılabilecek miyiz sevilmeye olan inançsızlığa rağmen, bilmiyorum. Ama ben inanmıyorum.