Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

N.A

Bütün deliler bir önemi olsun istiyordu. En büyük umudumuz ve hayalimizdi bu, bir şeyler olmak istiyorduk. Bizi hasta eden de, bu hedefin ulaşılmazlığıydı.
Reklam
Biz insanlar, sınırlarımızı bilmeden kendi aklımızı beğeniyoruz, öğrenmiyoruz, akıllanmıyoruz. Her şeyi anladığımız zaman da genellikle iş işten geçmiş oluyor.
Akıllı düşmanından daha çok zarar veren aptal bir dostluk yapmıştım sana.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“Görülecek, işitilecek, tadılacak, okunacak, yazılacak, yapılacak o kadar çok şey birikiyor ki, bundan sonra hayatımın bütün bunlara yetişmeyeceğinden korkuyorum. “Kendi kendime karşı çok borçlandım. Kendime vaa­det­tiğim şeyleri yapamazsam utancımdan aynaya bakamayacağım.
Yalnız, büyüdükçe birbirimize yabancılaştığımızı birkaç kere fark etmiştim, aramıza meçhul anlaşmazlık setleri yığılıyordu ve ben bunları yıkmaya çalışmaktan zevk alıyordum, fakat herbirini yıktıkça daha büyüğünün önüme çıktığını görmek beni hem sevindiriyor, hem kederlendiriyordu. Birbirimize açıldıkça kapanıyorduk. Ön­celeri her şeyimizi birbirimize açık anlatırken, sonraları, beni kendime karşı, onu da kendisine karşı hayrete düşüren birçok tereddütler ve hesaplar içinde susmaya başladık. Sohbetlerimize ihtiyaç girdi. Zaman geçtikçe birbirimizi daha çok tanıyacakken, birbirimize karşı yenileşiyorduk. (Bütün bunlar aşka benzer şeylerdir, o vakitler bunu anlamıyordum.)
Reklam
Daha pek küçük yaştanberi, karşımdakini dinlediğim halde içimden başka şeyler düşünmeyi, zihnimi iki dikkatle çalıştırmayı öğrenmiştim. Karanlık da buna yardım ediyordu.
Felâketimizi başka biriyle taksim etmek saadettir, fakat annelerle değil, annelerle değil. Annelere anlatılan ke­derler taksim değil, zarbedilmiş olur: Çocuklarının fe­lâketini iki kat şiddetle hisseden anneler, bu ıstıraplarını çocuklarına fazlasiyle iade ederler; böylece keder anadan çocuğa ve çocuktan anaya her intikal edişinde büyüdükçe büyür.
Ama insanlar hâlâ, sanki bu hayatı nasıl zorlaştırabiliriz, nasıl çekilmez hale getirip mutsuzluğa neden oluruz diye, gece gündüz düşünüyorlar, sürekli bunun için uğraşıyorlardı.
Bilgi ne garip bir şeydi. Şişede hapsedilmiş bir cin gibi yıllarca duruyor, senin gelip kapağını açacağın günü bekliyordu.