Sen benim kim olduğumu biliyor musun? Bilmiyorsun elbette.
Kimse bilmiyor diğerinin kim olduğunu. Birbirimize gerçekten temas etmeden yaşayıp gitmeyi seçen insanlar topluluğuyuz biz.
Sen benim kim olduğumu biliyor musun? Bilmiyorsun elbette.
Çünkü ben de bilmiyorum kendimin kim olduğunu. Gecenin en dibinde, kimse duymasın beni diye içimden soruyorum kendime: “Sen senin kim olduğunu biliyor musun?”
Hayal kurmakla başım hiç hoş değildir.
Gelecekten beklediği nelerse onları kafada keyfince şekillendirip sonra onlara uymayan durumlarla karşılaşınca hayalleri yıkılan kimselerden değilim.
Güvendiğim dağlara kar falan yağmış değil.
Derinden bir düşkırıklığı benimkisi.
Geçen her gecenin leyle-i kadr, karşılaştığım her kişinin Hızır olmadığını anladığım zaman kırılıyorum.
Böylece kırılan bir düş haline dönüştüğümü görüyorum. Evet, bizzat kendim bir düşkırıklığıyım, kırık bir rüyayım ben.
Ve hepimiz öyleyiz.
"Haklı olmak kadar haklı kalmak da önemlidir."
Hz. Ali
Rasulullah,
Haklı kalarak
Haklı davasını
Haklı yollarla savunma adına bir numune oluşturdu Taif'de bize
Veysel Karani hazretlerine, uzak yoldan bir kimse gelip nasihat ister. O da Allah u Teâlâyı bilir misin? der. Elbette bilirim diye cevap verir. Başka bir şeyi bilmene gerek yok der. Yolcu, uzaktan geldiğini söyleyip, yine nasihat ister, o da Allah u Teâlâ seni biliyor mu? der. Elbette biliyor diye cevap verir. Veysel Karani hazretleri de Başkasının bilmesine gerek yok o zaman der ve gider.
Beni zaman kuşatmış, mekan kelepçelemiş;
Ne sanattır ki, her şey, her şeyi peçelemiş...
Perde perde veralar, ışık başka, nur başka;
Bir anlık visal başka, kesiksiz huzur başka.
Renk, koku, ses ve şekil, ötelerden haberci;
Hayat mı bu sürdüğün, kabuğundan, ezberci?
Yoksa göz, görüyorum sanmanın öksesi mi?
Fezada dipsiz sükut, duyulmazın sesi