Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Neseli Robot

Neseli Robot
@NeseliRobot
Bunlar artık, kendi koşulları üzerinde hiçbir kontrole sahip olmayan, mutluluğu maddi şeylerde arayan; entelektüel, politik ve sosyal açıdan duyarsız kalan “neşeli robotlardı.”
Birisinden en aşağılık, en katlanılamaz, en menfur ve en anlaşamayacağı kişilik tipini tarif etmesini isteyin, size kendi bastırılmış özelliklerinin tanımlamasını yapacaktır. Tamamen bilinç dışı olan bu durumun yarattığı etkiyle öteki kişide her karşılaştığı yer ve zamanda acı çekecektir. Bu niteliklerin omun için bu denli kabul edilemez olmalarının sebebi, kendisine ait olan bastırılmış tarafları temsil etmeleridir; yalnızca kendimizde kabul edemediğimiz şeyleri başkasında kabul edilemez buluruz.
Reklam
Sonsuz olduğunu, asla başarısızlığa uğramadığını ve tek yanlışının, yanlış bir şey yapmış olduğuna inanmak olduğunu bil. Kendini sev, saygı değer varlık ve kendini dinle. Neye gereksinim duyduğunu hissedeceksin. Ve sonra sıkılana dek, tüm kalbinle onun ardından git. Sıkılmak bir deneyimden öğrenmeniz gereken her şeyi öğrendiğinizi ve artık başka bir serüvene gitme zamanımızın geldiğini gösteren ve ruhumuzdan gelen bir sinyaldir.
Hayat ucuza çıkartılmak istendiğinde yaşanan hikayesizlik, kaçınılmaz olarak üretilmiş sorunlarla doldurulmak zorunda. Hayatın içine daldığımızda yaşanan trajediler ise zamanla tecrübeye dönüşebiliyor, acıtmış olsalar da, bir şeyler götürmüş olsalar da insana bir şeyler katarak. Üretilmiş sorunlardan ders alınabilmesi mümkün değil. Çünkü onlar trajedinin karikatürü.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Oysa etrafımız, trajediyle yüzleşmemek için kaçınanların trajedisizlik trajedileriyle dolu, ''mışçasına'' hayatlar ve ölüm korkularıyla. Hayatımızı denetim altına almak isterken hayatı kaçıranlarla. Bilinmeyen hepimizi korkutuyor, ama içinin sesini dinleyene, korkunun yanı sıra '' Korksan da dene'' diyen sessiz bir ses eşlik edebiliyor. Sonra da bilinmeyeni keşfetmek üzere olmanın ürküntülü heyecanı ve hayatın kendisi. Koruma altında yaşayanlarsa, zamanla müze parçasına dönüşüp, çevresindekilerin de kendileri gibi olmasını bekleyerek onları denetim altına alma eğilimi gösteriyorlar.
Hayat seni istediği kadar ürkütsün, canını yaksın, en yakınların çirkin maskeler taksınlar... Hayat bu, de kendi kendine, ikinci kez çağrılmayacağın bir oyun, bir zevkler ve acılar oyunu, bir maskeler oyunu, bir inançlar ve aldatmalar oyunu, bir aktör ve bir gözlemci olarak sonuna kadar oyna, gözlemcilik daha iyidir, ne zaman istersen bırakabilirsin.
Reklam
Acı çekmek tek bir nedenden kaynaklanır: Gerçekliğimizi ideallerimizle karşılaştırmak. Gerçeklik ile istek ve arzularımız birbirine uygun olduğunda, mutlu ve tatmin oluruz. Gerçeklik, istek ve arzularımızla uyuşmadığında acı çekeriz. Tabii ki ideallerimizle tam olarak örtüşen bir gerçeklik hiç yok denecek kadar azdır. Bu yüzden acı çekmek her zaman ve her yerde olan bir durumdur.
Çünkü özgürlüğün ne olduğunu bilmiyorsunuz. Bütün hayatınızı yığınlar içinde yasadiniz; yaşamaktan tek anladığınız sürekli olarak en küçük meselelerde bile zorlanmak, isteklerinizi başkalarının isteklerine uyacak şekilde değiştirmek ya da bir o kadar kötüsü, günlerinizi diğerlerinin isteklerini sizin isteklerinize uyacak şekilde değiştirmeye zorlayarak geçirmek. Bu şekilde özgürlük nasıl mümkün olabilir ki? Özgürlük tam istediğin gibi yaşamak değilse nedir? Tam istediğin gibi!
Tez Ayak'ın sarı ışığı
İnsan, hayatı korkularıyla yaşarken özgür olmanın ne demek olduğunu düşünebilir mi? Aklımıza gelir mi korkunun bizi eksiltebileceği. Azar azar yutan karanlık gibi değil midir korku? Hayat öğretmişti ona; korkuları değil cesaretiydi kendisine ait olan.
Erdal GüneyKitabı okudu
''Yaşadığımız her an önümüzde iki seçenek vardır: gelişime doğru bir adım atmak ya da güvende hissetmek için bir adım geri kalmak.'' ABRAHAM MASLOW
Özgürlüğü keşfetmek bir bilinç meselesi, keşfedilen özgürlüğü yaşamak yeterli güce sahip olma ve cesaret meselesi.
Reklam
Olayların anlamı yoktur, onlara biz anlam veririz. Olgun insan, olaylara kendisinin anlam verdiğini bilir ve verdiği anlamdan sorumluluk alır.
Bir şahsiyet olmayı başarmış kişi, hem kendini hem diğerlerini ciddiye alır ve önemser! Ama, 'başkaları ne der?' derken, 'Ben ne derim?'i önemsememezlik yapmaz. Kendi özüyle tutarlı olduğu için, kişinin kendine tanıklığı, diğerlerinin ne söyleyeceğinden daha önemli ve acildir...
Hüzün ve dalgınlık yaşamın bir parçası, ama siz hüzünlüsünüz ve dalgınsınız diye herkesin arabasını durdurarak size yol vermesini bekleyemezsiniz.
Onlara göre itaat erdemdi. Gurur ise kusur. "BİZ" Tanrı'dan, "BEN" ise şeytan'dan geliyordu.
"Dünya üzerinde hiçbir millet, top, havan ve daha birçok Hristiyan icadını kanitladiklari üzere, yabancıların ise yarar buluslarindan faydalanma konusunda Türklerden daha atak olmamıştır. Ne var ki, matbaa kullanmaya ya da meydan saati dikmeye bir türlü ikna olmazlar. Zira kutsal kitabın basıldığı takdirde artık kitab olmaktan çıkacağını ve hayatlarına meydan saati girerse muezzinlerinin kudretinin ve eski dinsel ayinlerinin bundan dolayı zayiflayacağını düşünürler. " Busbecq 1560
36 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.