Kitabın 150. sayfasını sabırla okuduktan sonra geriye kalan hikaye su gibi akıyor ve kitap bittiğinde de bir damla yaş akıtıyor gözünüzden... Başlarda kızdığım Kemal’e büyük saygı duyarak bitirdim hikayeyi. Füsuna duyduğum sempati de ters oranda değişti. Orhan Kemal’in uzun betimlemeleri ara sıra aynı cümleyi baştan okutuyor. Hikayeyi Yeşilçam’a bağlaması da diğer kişilerin hayatı gibi kendi hayatından esinlendiğini gördüm ve dediği gibi “hayır, Kemal Orhan Kemal değil” ama olmasını istiyor insan. Böyle takınlı bir aşkın gerçek olmasını isterdim..
Füsun’un ölümünün işlendiği kısım çok sığ gelse de tema aşk! Uzun lafın kısası ruha dokunan, zaman zaman çelişkilerle hayret edilen ama sonucunda da Kemal’in iç dünyasının ilmek ilmek işlendiği bir kitap. Güzel, çok güzel!