Şimdi kış uykusundan uyanmış gibiyim. Zamanın azı dişleri, umutlarımı öğütüyor. Ölümü haddinden fazla düşünmek insanı olgunlaştırıyormuş insanı bunu öğrendim. Artık Ölümü seziyor onun neye benzediğini idrak edebiliyorum.
Lisan bilmek,damarlarında dolaşan kan kadar önemlidir. Şayet gavurların dilini hakkıyla tekellüm etmeyi öğrenmezsen ve günün birinde kader rüzgarı seni onların yurduna savurursa orada hayvandan farksız olursun. "
...Bu yüzden şairlerin çok acı çektiklerini düşünürüm ortalama bir insandan çok daha fazla duyarlıdırlar. Olağanüstü sevinçler yaşayabilirler ancak hüzünleri de sınırsızdır.
Bahar insana rehavet verir.Kediler fare kovalamaz, insanlar borçlarını hatırlamaz olur. Bazen ruhun bile varlığı unutulur ve derinlere dalar insan........
Dünyanın yaşamaya değer bir yer olduğunu yirmili yaşlarımda anlamaya başladım. 25 yaşına gelince aydınlık ve karanlığın madalyonun iki yüzü olduğunu ve güneşin parladığı yeremutlaka gölgenin de düşeceğini fark ettim.
Bu kirli dünyanın en güzel halini kalbinizle görebilmek mümkündür. Bu yüzden dilsiz bir şair, fırçası tuvale değmemiş bir ressam bile dünyanın en güçlü imparatorlarından ya da şımartilmiş çocuklarından daha mesuttur. Çünkü hayata sanatçı gözüyle bakabilir, dünyanın fani acılarından sıyrılıp saf ve eşsiz bir sanat evreni inşa edebilir.
Ümit sözcüğünü başkaları için kullansalar da, kendileri rüyalarında bile göremezler. Onlar, kendilerini işe yaramaz çöplük gibi görerek ya mazoşist eğilimlere kapılır ya da başkalannın pervasızlıklanndan şikâyet eden fazilet savaşçıları haline gelirler. Başına buyruk hareketlere hayran oldukları halde, başına buyruk hareketlerden nefret etmeden durmazlar.
Aslında, öğretmenler kadar kıskanç varlıklar son derece azdır... Öğrenciler her yıl, akan bir ırmağın suyu gibi, öğretmenlerin üzerinden akar gider ama o akıntım dibinde, sadece öğretmenler, çöküvermiş kayalar gibi, hep oldukları yerde kalırlar