Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

ORHAN

ORHAN
@Orhan1071s
Yönetici
Lisans
Rize
210 okur puanı
Ocak 2020 tarihinde katıldı
- Paranın egemenliği serbest... Emek ise tutuklu... Faşizmin ta kendisi değilse nedir bu? Ve bildiğimiz faşizmden daha da korkunç olan, direnmenin, başkaldırının da bir türlü maya tutamayışı. Birleşik, büyük, ciddi bir güce dönüşemeyişi. Oysa dünyada da ülkemizde de bu uğurda nice özveri yaşan­dı, nice kurban verildi. Bugün gelinmiş olan nokta ise, denebilirse eğer, Türkiye top-lumunun bir tür cıvıklık tiryakisi yapılmış olduğudur... Akıl, özveri, cesaret, ciddiyet, insanı insan yapan ne kadar er­dem varsa yerlerde sürünmekte. Sadece bir ortaçağ ideolojisi, akıl ve çağdışı bir dayatma, top­lumsal parçalanmaya tutkal olmak iddiası ile yurt satıcılarının elinde ikiyüzlü bir uyutma, göz boyama ve göz korkutma aracı olarak toplumsal dokuyu daha da parçalayıp zehirlemekte.
Reklam
- Eskiden gençlerin okuması gerekirdi; adları cahile çıksın istemezlerdi, ister istemez çalışırlardı. Oysa şimdi dünyadaki her şey saçmadır demeleri yeterli, bir anda başarıya ulaşıyorlar. Gençler sevinmişlerdir buna. Aslında eskiden sadece budalaydılar, şimdi ise birdenbire nihilist oluverdiler.
- Önce şeytanca bir gurur, sonra da bir yığın alay. İşte bakın gençlik neyle uğraşıyor, genç insanların deneyimsiz yürekleri neyin esiri oluyor!

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
- Bizi kapısında bekleten Batı kendi değerlerine yabancılaşmış. Bu Batı, bir Doğu toplumunu Batı toplumu konumuna yükselten Cumhuriyet devrimlerinin evrensel anlamını kavrayamadığı gibi bu değerlere aptalca, bilinçsizce gerekçelerle saldırıyor. Günümüz Türkiyesi'nin, kollarında kırk milyarlık saat taşıyan, arkalarında türbanlı, çarşaf benzeri mantolu eşlerini gezdiren Katar şeyhleri ilericiliği, demokrasiyi, Batıcılığı temsil eder sayılırken, bütün dün­ya tarihinin gelmiş geçmiş en büyük devrimcilerinden, Baticı, aydınlanmacı Mustafa Kemal, günümüzün bazı Batılıları ve ne yazık ki bazı Türklerince "derin devlet" kuruculuğuyla suçlanabiliyor...
- Zordayız, çünkü, dünyanın hiçbir yerinde ve hiçbir zaman, bizim ülkemizdeki gibi bir aydın sorumsuzluğu, bilinçsizliği, "omurgasız'lığı görülmemiştir.
Reklam
- Zordayız, çünkü, üretime ve gelirlere yansımayan, büyümey­le ilgisi olmayan, aldatıcı ekonomik "başarı"larla göz boyan­maktayken, ülke zenginlikleri elden çıkarılıyor.
- “Gözlerimi açar açmaz, eski alışkanlık, düşünmeye başladım.”
- Bugünkü siyasal iktidar sahipleri "bağımsızlık ahlâkı"nın değil, kulluk ahlâkının temsilcileridir. Eğitimleri, eği­limleri, kimlikleri, kişilikleri tam olarak budur. Koşullar elver­diğince yaptıkları, yapmaya çalıştıkları ve yapacakları bunun gereğidir.
- Böyleyken, iktidardaki parti kendi yaşam anlayışını, dünya görüşünü, kendi ahlâkını topluma bir üniforma gibi giydirmek istiyor... Bundan en ufak bir kuşkusu olan var mı?
- Âyetlerimiz hakkında ileri geri konuşmaya dalanları gördüğünde, onlar başka bir söze geçinceye kadar kendilerinden uzak dur. Eğer şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra artık o zalimler topluluğu ile oturma! (En’am)
Reklam
- Böylesi bir durumda, güçlülerle halkın ayrı evrenlerde yaşadıkları, fetih yapan savaşçıların bir yanda, sıradan insanlarınsa, bundan ayrı, kapalı yerel bir toplumda yer aldıkları toplumlara doğru bir geri dönüşle karşı karşıya olduğumuzu görmemek mümkün müdür? Özellikle de, dünyanın, bir daha düzelmeyecek bir biçimde, araçsallık ve iktidarın egemen olduğu bir Kuzey'İe, yitik kimliğinin en­dişesine kapanmış bir Güney olarak derinlikli bir biçimde bölün­düğünü görmemek mümkün müdür? Ama bu tasarım gerçeğin tümünü yansıtmaz.
- Toplumu bir pazara indirgemiş olan ve ne artırdığı eşitsizliklerden, ne de doğal ve toplumsal çevrenin yıkı­mını giderek hızlandırışından dolayı herhangi bir kaygı duymayan modernliğin gözü kör değil mi?
- Aklın saltanatı diye adlandırılan şey aslında sistemin edimciler üzerindeki, sürekli artan baskısı, emekçilerin dünyasını yıktıktan sonra şimdi de tüke­tim ve iletişim dünyasına doğru yayılan normalleştirme ve stan­dartlaştırma değil midir? Bu egemenlik, kimi zaman daha liberal bir biçimde, kimi zaman ise otoriter bir biçimde hayata geçer ama her halükarda bu modernlik, öznenin özgürlüğünü davet ettiğinde bile -hatta bu durumda daha da fazla- tek tek insanların, bütünün -o bütün, ister işletme olsun, ister ulus, ister toplum ya da bizzat akim kendisi- çıkarlarına boyun eğmesini amaçlar. Nitekim yetiş­kin, eğitimli, Batılı, erkek insanın egemenliği, çalışanlardan tutun da, sömürgelere, kadınlardan çocuklara değin herkesin üzerine yi­ne akıl ve aklın evrenselliği adına çullanmamış mıdır? Böylesi eleştirilerin, dünyanın üçte birine, akıl, bilim ve teknik üzerine kurulu totaliter rejimleri dayatmış olan komünist hareketin egemenliğinde geçen yüz yılın sonunda, inandırıcı olmamaları mümkün mü?
- Avrupalılar, çoğu zaman, modernliğin geçmişi "sil baştan" yapmayı zorunlu kıldığını iddia ettiler: ilk ortaya çıktığı dönemde kapitalizm ruhu bu eğilimi taşıyordu. Bugün ise modem olarak ni­telediğimiz, tersine, çeşitliliğe en fazla kucak açabilecek olan, geç­mişin anısıyla geleceğin tasarılarını, erkeğe ait olanla kadına ait olanı, gerçeklik ilkesiyle haz ilkesini, bir de, yerel olanla dünyaya ait olanı bir araya getirebilecek toplumdur. Artık, tekniklerin evrenselciliğinin bizi kültürel tikelciliğimizden vazgeçmeye zorladı­ğına inanmıyoruz. Daha da önemlisi, ister akıl olsun, ister tarih, ulus ya da dinsel bir inanç, tek bir ilkenin topluma egemen olması gerektiğine inanmıyoruz. Modernlik olumlama değil diyalog; say­damlık değil mükemmellik; çoğulculuk değil ayrışıklıktır.
- Akıllı makineler daha akıllı makineler üretebilir hale gelince neler olacak?
1.425 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.