Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hilal

Koyuver Rabbim, koyuver artık! Sen tanrısın, dayanabilirsin biz dayanamayız, acı bize.
Reklam
Biri gelmişti. Tanrı'ydı herhalde, Tanrı... Yoksa şeytan mıydı? Kim ayırabilirdi ki onları? Yüz değiştirip dururlardı, Tanrı bazen baştanbaşa karanlığa bürünürdü, şeytansa aydınlığa; insanın zihni de allak bullak olurdu. Ürperdi. İki yol vardı. Hangi yöne dönmeliydi, hangi yoldan gitmeliydi?
Hüzünlen yavru, dedi. Hüzünlenmek senin hakkın. Eski Yunan kahramanları günümüzün duygulu bir kadınından daha çok ağlarlardı. İnsanın gözyaşını içine atmaması gerektiğini çok iyi biliyorlardı. Bizse bir heykelin boyun eğmeyen cesurluğunu kendimize ideal yapmışız. Oysa hiç gereği yok bunun. Hüzünlen, ancak böyle kurtulursun ondan.
Sayfa 213Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Her şeyi anlamak her şeyi affetmektir.
Sayfa 119
Her halk, şayet bekasını korumak istiyorsa, dünyanın selametinin bir tek kendilerine bağlı olduğuna inanmak zorundadır, diğer ulusların başını çektiğine de.
Sayfa 117Kitabı okudu
Reklam
Siyasetin tek bir amacı vardır: İnsanların yaşadığı dehşete cevap vermek. Bu nedenle, devlet yurttaşlarını korkudan koruyamadığında, varlığının temelleri bile tartışılır hale gelir.
İnsan gözü, ormanda hayatta kalmaya uygun yaratılmıştır. Bu sebeple, harekete duyarlıdır. Hareket halindeki her şeye... Gözümüzün en kenarında, ucunda bile olsa göz onu yakalar ve bilgiyi beyne iletilir. Öte yandan, neyi göremeyiz biliyor musun? Kımıldamayan şeyi, Vadya. Her şey değişim halindeyken aynı kalan şeyleri seçmeye talimli değiliz. Bu büyük bir sorundur çünkü değişmeyen şeyler, hemen her zaman en önemli olanlardır.
Gözleri görmeyen kardeş, hepimizin yaşama bir yaşam borcu var ve birlikte yaşadığım adam günü gelince bir mırıltı bile çıkaramadan göçtü gitti. O hep içimde yaşarken ve hala birbirimizin gölgesi ve güneşi içindeyken, nasıl olur da onun öldüğüne inanırım? Yaşayan bir düşünce düşünmekten vazgeçebilir mi hiç? Bütün bir yaşam boyu sabretmiş bir aşkın, sönüp gideceğine inanıyor musun?
Sayfa 150Kitabı okudu
Sanki, bütün bu çevremdeki yeşillik Cennet'miş, sanki bütün bu tazelik, hafiflik ve dingin sarhoşluk, Tanrı'ymış gibi içimi, garip bir neşe sardı. Tanrı'yı her maskenin arkasında ayırt edebilene ne mutlu! O, bazen bir bardak serin sudur, bazen dizlerimizde oynayan bir oğul, bazen çapkın bir kadın, bazen de küçük bir sabah gezintisi.
Sayfa 240Kitabı okudu
"Ne yazık ," diye düşündüm, "böyle bir yalınlık, böyle bir soyluluk nasıl ruhsuz olabilir?"
Sayfa 240Kitabı okudu
Reklam
Artık çok gürültülü, dinsiz kentlerde karşılaşılan büyük katedraller, boşalmış kabuklardır diye düşünüyordum; yağmurların ve güneşin aşındırdığı, yalnız iskeletleri kalmış tarih öncesi canavarlar.
Sayfa 237Kitabı okudu
Büyük sır! Dünyaya özgürlüğün gelmesi için bu kadar cinayetler ve alçaklıklar mı gerekli yani? Çünkü, oturup sana işlediğimiz cinayetlerde yaptığımız alçaklıkları saysam tüylerin ürperir. Fakat sonuç ne oldu? Özgürlük! Tanrı yıldırımlarını atıp bizi yakacağına özgürlüğü veriyor? Hiçbir şey anlamıyorum!...
Onun ruhu, dünyadan çok daha hızlı ilerliyordu.
Ölmeden Ege Denizi'ni gezen insana ne mutlu. (...) Bu dünyanın birçok zevkleri vardır: kadınlar, meyveler ve düşünceler. Ama, tatlı bir sonbahar vakti, her adanın adını mırıldanarak bu denizi yarmak... Sanırım ki cennette bile insanın yüreğine daha fazla girebilecek başka bir zevk yoktur. Başka hiçbir yerde düşlerle, bu derece sakin ve gerçekten daha kolay bir biçimde buluşamazsınız; sınırlar seyrekleşir ve en külüstür geminin bile direkleri filizlenip salkım verir..
94 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.