Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hilal

Artık çok gürültülü, dinsiz kentlerde karşılaşılan büyük katedraller, boşalmış kabuklardır diye düşünüyordum; yağmurların ve güneşin aşındırdığı, yalnız iskeletleri kalmış tarih öncesi canavarlar.
Sayfa 237Kitabı okudu
Reklam
Büyük sır! Dünyaya özgürlüğün gelmesi için bu kadar cinayetler ve alçaklıklar mı gerekli yani? Çünkü, oturup sana işlediğimiz cinayetlerde yaptığımız alçaklıkları saysam tüylerin ürperir. Fakat sonuç ne oldu? Özgürlük! Tanrı yıldırımlarını atıp bizi yakacağına özgürlüğü veriyor? Hiçbir şey anlamıyorum!...
Onun ruhu, dünyadan çok daha hızlı ilerliyordu.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ölmeden Ege Denizi'ni gezen insana ne mutlu. (...) Bu dünyanın birçok zevkleri vardır: kadınlar, meyveler ve düşünceler. Ama, tatlı bir sonbahar vakti, her adanın adını mırıldanarak bu denizi yarmak... Sanırım ki cennette bile insanın yüreğine daha fazla girebilecek başka bir zevk yoktur. Başka hiçbir yerde düşlerle, bu derece sakin ve gerçekten daha kolay bir biçimde buluşamazsınız; sınırlar seyrekleşir ve en külüstür geminin bile direkleri filizlenip salkım verir..
Reklam
Kader belki de size diğerlerine nazaran daha cömert davranacak ama kimseyi koruyup kollamaz o. Halklar zaferden zafere koştuğunu sanarken aslında adım adım hiçliğe yürür. Zaferlerinin zirvesine çıktıkları vakit mezarlarına inişleri başlar.
Sayfa 179Kitabı okudu
Atamın saltanat sürüp sürmediğini bilmesem de bilgeliğimi ona borçlu olduğumu biliyorum. Sana, çocuklarına bahsedesin diye, onun hayatını anlatarak küçük bir bedelle devasa bir borç ödüyorum.
"Çoğu insan, hayatını kendisine aşırı yüklenerek mahveder."..." Birkaç yüzyıldır bilincimiz oldukça değişmiştir, ancak duygu yaşamımız çok daha az değişmiştir. Bu yüzden akılsal düzeyimizle duygusal düzeyimiz arasında büyük fark vardır. Birçoğumuzun elinde, içinde böyle ten rengi kumaş olan bir paket vardır, yani akılsal düzeyimizden bakınca varlığını kabul etmek istemediğimiz duygularımız vardır. İki yol vardır, ama ikisi de bir yere ulaştırmaz; ya duygusal yaşamımızı tümüyle ortadan kaldırmak tehlikesini göze alarak daha basit, dolayısıyla da yakışıksız duygularımızı olabildiğince öldürürüz, ya da bu yakışıksız duygularımıza başka bir ad veririz. Yalanla değiştiririz onları. Onlara bilincimizin arzuladığı adı koyarız. Bilincimiz ne kadar becerikliyse, bıraktığımız açık kapılar da o kadar zekice, o kadar çok ve o kadar saygın olur, kendimize söylediğimiz yalan da o kadar akıllıca olur. Bir ömür boyu bununla oyalanabiliriz, hem de mükemmel bir biçimde, ancak bunu yaparak hayata ulaşamayız, mutlaka kendi kendimize yabancılaşırız.
Sayfa 281Kitabı okudu
Küçük insanlar felaketlerine olağanüstü anlamlar vermekten hoşlanırlar.
Sayfa 223Kitabı okudu
Reklam
Bir çok popülist lider gibi Trump da demokrasinin sınırlarını zorlarken halk adına hareket ettiğini yineleyip durdu. Her ne kadar kendisini "kanun ve nizam"ın adayı olarak sunmuşsa da, hukukun üstünlüğüne ve kuvvetler ayrılığına duyulan saygıyı sorguladı. Trump'ın adalet sisteminin özerkliğini önemsiz göstermeye yönelik tutumları özellikle anti-demokratikti.
Sayfa 37
Amerikan popülistlerine göre, "popülizmin özü özeti şudur: Esasında bizim iyiliğimizi istemediği açık olan iktidar elitlerine karşı halkın yanında olmak."
Sayfa 36
Popülizmin tek bir hakikati vardır; o da lider ve ulusun bir bütünü teşkil etmesidir.
Sayfa 31 - İletişim
Popülizm demokraside ortaya çıkan bir maraz değildir, fakat bilhassa eşitsiz demokrasilerde, yani gelir uçurumunun büyüdüğü ve demokratif temsiliyetin meşruiyet kaybettiği yerlerde gelişip büyüyen bir siyasi formdur. Bir tepki formu olarak popülizm, demokrasiyi yıkmaksızın onun altını oyarak ona karşı çıktığı eşitsiz demokrasilerden daha da büyük zarar verebilme kapasitesine sahiptir; olur da demokrasiyi yıkarsa, artık popülizm olmaktan çıkar ve başka bir şeye dönüşür: diktatörlük.
Sayfa 31 - İletişim
(...) Suydu bu, evet, çevredeki kayaların tepelerinden dökülen uzak bir çağlayan. Fışkıran suyu titreten rüzgar, yanıkların gizemli oynaşması, suyun çarptığı taşların çıkardığı değişik sesler, sürekli konuşan bir insan sesi oluşturuyordu: Bizim yaşamımıza değin sözler söylüyordu, hep anlayacak gibi olup bir türlü seçemediğimiz sözlerdi bunlar. Demek şarkı söyleyen, bir asker, soğuğa, cezalara ve aşka duyarlı bir adam değil, düşmanca dikilen dağdı. Ne acıklı bir hata, diye düşündü Drogo, belki de her şey için aynı durum geçerlidir, çevremizde bizim gibi yaratıklar olduğunu düşünürüz halbuki olan, sadece, don ve yabancı bir dil konuşan taşlardır; bir dosta selam vermek üzereyizdir, ama kolumuz hareketsiz yana düşer, gülümsememiz yarım kalır çünkü tamamen yalnız olduğumuzu görürüz.
98 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.