Büyüklüğün karmaşasından mı bilinmez çocukluk hepimize kolayca yaşanıp kafamızın rahat olduğu bir dönem olarak anlatılır. Halbuki ilk acılarımız , ilk hayal kırıklarımız , ilk kaybedişlerimiz , dünyanın kötülüğünü ilk farkına varışlarımız , insanlardan ilk nefret edişlerimiz ve daha bir çoklarını bu rahat dönemde keşfederiz. Zeze gibi çocukların kalplerinde bir büyüğünkinden daha hasarlı sarsıntılara sebep olur bu keşifler.
Zeze bir kaşif edasıyla yaşarken okuyucu da onun şeker portakalı fidanı kılığına bürünüyor. Bazen konuşuyor , üzülüyor, gülüyor ve diyor ki " Sen ne kadar güzel bir çocuksun , bütün yaramazlığına rağmen . Sen kendini şeytanın bir parçası sanıyorken bilmiyorsun ki senin kalbin bir yıldız gibi parlıyor ve o yıldızlar karanlık kalplerimizi aydınlatıyor."
Sinirli büyükler , en sevilen öğretmenler , çocukluğunu kaybetmeyenler , kavgacı kardeşler, kıskanılan arkadaşlar... Hepimizin çocukluğunda bir ya da bir kaçı mutlaka dahil olmuştur.Belki de Şeker Portakalı 'nın bu denli okunması bizde uyandırdığı tanıdık hisler,dir.
İnsanlar geçmişlerine hep özlem bırakırlar. Çünkü çocukluk hep geçmişte kalır. Şeker Portakalı bir çocuk kitabı mıdır bilmiyorum ama bir çocuğu en saf duygularıyla anlatan kitap olabilir. Geçmişinde kaybolan çocukları arayan büyüklere tavsiye ederim .