Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

L. Edige

Ahlaki meselelerde erkeklerin en çok düşüncelerinde esaslı ve külliyetli bir inkılap gerekir. Zira sosyal hayatın ıslahı için, yapılması gereken ilk iş erkeklerin terbiyesidir.
Sayfa 107Kitabı okudu
Reklam
Bazı kimseler yalnızlığa tahammül etseler de insanların ekseriyeti yalnızlıktan harap olur.
hatun>erkek
Hem vücut hem de ruh bakımından hatun erkekten üstündür.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Erkeklerin her vazifesini hatunlar ifa edebilirler, ancak hatunların bazı vazifelerini hiçbir erkek tam olarak ifa edemez. İçtimai hayatta hatunların vazifeleri erkeklerin vazifelerinden kıyas kabul etmeyecek derecede büyüktür.
hatun ailenin esası, erkeğin refikası, hanenin hanımefendisidir. Adem için, yani eşi için birinci cenneti kendi varlığıyla, kendi eliyle bina eden de yine hatundur.
Reklam
Fakat fitne nerede? Havada fitne olmaz. Güneşin ışığında, bilginin aydınlığında fitne olmaz. Olsa olsa fitne erkeklerin gözlerinde, kalplerinde yahut dillerinde bulunur. ille de bir tedbir almak gerekiyorsa, erkeklerin gözlerine nikab, kalplerine adap, dillerine ceza lazım gelir.
Yücelerden yücesin Kimse bilmez nicesin Ey güzel Tanrı Çok cahiller Seni Gökte arar, yerde ister. Sen kendin müminlerin gönlündesin
Burada yeri gelmişken son derece şaşırtıcı ve ibretli bir durumu arz etmek istiyorum: Kadınların güzellik anlayışı erkeklere nispetle daha ali ve daha iffetlidir. Kadınlar, erkekte kuvvet gibi, şecaat gibi , akıl ve maharet gibi manevi güzelliklere daha fazla önem verir, fizik! güzelliğe ve şekle o kadar değer vermezler. Oysa erkeklerin kadınlarda aradığı ilk şart fiziki güzellik ve harici süslerdir. Erkekler, kadınlar kadar manevi güzellikten haz almazlar, onlara nispeten bu zevkten mahrumdurlar. Medeniyet dünyasının bu kadar moda müptelası olması, hanımların süse ve süs eşyasına sınırsız derecede rağbet etmesi, aslında erkeklerin günahıdır. Nitekim bütün modaların, büyük küçük bütün süs eşyasının mucitleri erkeklerdir. Eğer erkekler manevi cemalden, edebi kemalden haz alsalardı böyle olmazdı. Erkekler hatunların güzelliğinden ziyade edeplerine ve toplumsal değerlerine kıymet verselerdi, onlar edebI kemal ve manevi cemal hususunda birbirleriyle yarışırlardı. O takdirde bugün medeniyet dünyasının maruz kaldığı fesat tufanları ve iktisadi buhranlar, belki hiç olmayacak yahut daha az olacaktı. Bundan dolayı olsa gerek ki, Kur'an meleklerin diliyle fesadı erkeklere nispet etmiştir
Her ümmet güzelliğin bendesidir ve güzelliğe boyun eğer. Güzellik huzurunda iblis âsî olsa da, melek her vakit secde eder.
Özetle:
Hulása: Bizim ecdat dininden ayrı bir akide arıyan konuşmalarımız Mayıs ve Haziran aylarında ancak iki ay devam etti. Aranmalarımız neticesinde biz yine İslâmiyete sadık kaldık. Fakat biz ona kendi anlayışımıza görе bağlı kalacağız. Bu hususta, Osman da benimle beraberdi. Arasıra oynadığımız iskambili artık hiç oynamıyacağız. Müskiratı da ancak ölçü ile kullanacağız, namazı ancak gönlümüz istediği zaman kılacağız. Ben bu kararlarımdan bundan sonra da ayrılmadım
Sayfa 72
Reklam
İnsanların fikrî esaretten ve taklitten kurtuluş yolu, ancak ilim yolu olduğuna kani idik.
Sayfa 71
Togan'ın din düşünce ve anlayışı
1910 Mayıs I'de böyle düşünüyordum. Ve o gün beni ziyaret eden talebem Osman ile şimdi ismini unuttuğum diğer talebem bunu bilmeyi çok istediklerini söylediler. Verdiğim cevap şu idi: İnsan, kâinatın hâlikına karşı hayranlığını şu veya bu dinin merasimine uygun bir surette ifa eder, müşkül saatlarda ona sığınır, bunu baba ve annenin öğrettiği merasimle yapmak, dinî mevzular hakkında hür düşünüşe mâni olmamalı. İnsan; dinin, hayatı tanzimde fazla ileri gitmesine, iradesine fazla karışmasına yol vermemeli, kendisini onun pençesine kaptırmamalı; İslâmiyeti de bir maneviyat dini olarak almalı, Kur'an'ın "Eğer dünyadaki denizler yazı mürekkebi olsa, Allah ile bağlı kâinatın esrarını yazmak icap ederse bu denizler tükenir, am- ma kâinatın esrarı tükenmez" dediği haktır. Benim dinle alâkam, deist olan Dr. Draper'inki kadar: Müslümanlığım Kur'an'ın "mahlûk" olduğunu bilen Abbasî halifesi Me'mun'unki ve liberal Mutezilelerinki kadardır. Din ve İslâmiyet hakkında bu şekilde düşündüğüm hâlde ben kendimi onun geniş müdahalelerinden katî olarak korumayı düşünüyordum. Namaz ve muharremat benim için ağır yük olmuştu. Ben bu sene Mayıs 10'da Kazan'ın "Taş Ayak Yerminkesi" denilen panayırını ziyaret ederken bu yükü üzerimden atıp ondan nihaî şekilde kurtulmayı kararlaştırdım.
Sayfa 70
Ateizm ve din-siyaset hakkında
Ben felsefe muallimim Davydov'un getirdiği Sosyal Demokrat Partisi neşriyatı meyanında, Allahı ve dini tamamiyle inkâr eden eden müteaddit eserler okudum. Fakat kâinatın muhtelif şekiller alarak şuurlu ve müdebbir bir varlık tarafından vaz edilen tabii kanunlarla idare edilmekte olduğu- nu inkâr edenlerin yazıları hiçbir vakit beni tatmin etmedi. Allah ve din, beşeriyet üzerinde hakim bir gerçektir. Bunu inkâr eden kimse, milletinden tecerrüt ederek kendi başına yaşamak mecburiyetindedir. Hele muasır İslâm memleketlerinde milletine içtimaî ve siyasî sahalarda faydalı olmak isteyen devlet adamları, dine şeklen olsa dahi hürmet etmek, ölünce dinî merasimi ile defnedileceğine milletini kandırmak mecburiyetindedirler. Bu hâlde dinsizliği teşhir ederek amme hizmetinden çekilmek ile, halkın içinde bulunarak ona faydalı olmanın, hangisini tercih etmek lâzım geldiği düşünülmesi icap eden konudur. Ben bir devlet adamı değil, sadece bir öğretmenim, ben kendimi niye sıkarım? O hâlde samimi konuşursam benim dinim nedir?
Sayfa 69
üç göksel din hakkında
1908'den beri Tevrat ve İncil'i okurdum. Fakat mütecavize karşı pasif bulunmayı öğrettiği hâlde müntesiplerine, bilhassa benim iyi bildiğim Ruslara bir türlü benimsetemiyen, aleyhtarlarını cezalandırmaktan aciz kalan bu din, beni hiç tatmin etmiyordu. Hele İncil'de (Yohanna VIII, 1-15) kocasına ihanet eden bir zaniyeye karşı o gün
Sayfa 69
Togan'ın dinî görüşleri - Şamanizm
Ben şuurlu insanların başbaşa verip müşterek bir din bulabileceklerini düşünürdüm. Türklerin ecdadının Şamanizmi bize bir millî din olabilir mi diye düşünürdüm. İhtimal onun bir tabiat dinî olması bakımından "kitap dinleri"nden daha iyi tarafları vardır, fakat Sami kavimler gibi gelişmiş edebiyata malik olmadığımızdan bu iptidai akideler bir muntazam din şeklini alamamış diyordum. Şamanizme ait Radloff, Mixailov, Verbitskiy ve başkalarının bilhassa Çokan Sultan Velihanov'un tetkikatını okurdum. Çokan Sultan'ın külliyatı elimden düşmezdi. O da Şamanizmi idealize etmişti, bil-hassa bu dindeki feragat ve tabiat sevgisi hoşuma gidiyordu. Altay Türklerinin ve Kazakların şaman dualarını arapça İslâmî dualardan daha çok biliyordum. Fakat bu iptidai akidenin Türk milleti gibi milyonları bulan geniş kitleyi ve münevverlerini çeken tarafı yoktu. Muntazam bir dinî sistem şeklini alamamıştı.
Sayfa 68 - 1999, Ankara, ss. 628.
608 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.