O da kadınların çoğu gibi tümüyle başkalarının ruh halinden beslenirdi. Arzulandığı zaman gűzeldi, zeki insanların arasında nüktedandı, gururu okşandığında kibirliydi,sevildiği zaman âşıktı.
Arkadaşları içip içip sarhoş oldukça gözlem yapıyor, içlerindeki canavarın uyanıp onları nasıl ele geçirdiğini görüyor ve artık öyle olamadığı için Tanrı'ya şükrediyordu.
Kibar biri olmaya çalışmanın insanın bütün vaktini alacağına ve görgü kurallarına uygun davranabilmek için evvelden beri buna uygun bir hayat yaşaması gerektiğini öğrenmişti.
Halbuki güzelliği içlerinde hisseden insanlardan olsalardı, o parlayan gözlerin ve hararetlenmiş yüzün, gencin aşkla ilk tanışmasının belirtisi olduğunu anlayabilirlerdi.
Nasıl ki boynunu büküp kuzu gibi olmuş bir tövbekâr, kısa bir an bile olsa Tanrı'nın kulu olarak gelecekteki azametli varoluşunun muhteşem hayalini görürse, o da kıza sahip olmakla elde edeceği konumu görüverdi kısacık bir zaman diliminde.