Ne kadar alçak, ne kadar çirkin, ne kadar iğrenç manzaraları vardı bunların! İnsan denilen varlık bu kadar bayağılaşabilir miydi? İşte hepsi birden bir bataklığın içinde kaynayan kurtları, solucanları, sümüklü böcekleri andırmaya başlamıştı.
İnsanın kalbi ne acayiptir? Bir vakit onun ıstırabına sebep olan şey başka bir vakit sevinmesine sebep oluyor. Kalp denilen bu tükenmez ıstırap ve saadet kaynağı aslında kararsız ve mantıksız muhayyelemizin bir oyuncağı olduğu için bütün hareketleri hep onun heveslerine, onun cilvelerine bağlıdır."
“Ben diyorum ki size
Bir dil bulacağız her şeye varan
Bir şeyleri anlatabilen
Böyle dilsiz, böyle düşmanca,
Böyle bölük pörçük
Dolaşmayacağız bu dünyada”.
Dünya üzerindeki her kuvvet, sağlam ahlâk ile başlar. Her mağlubiyet, ahlâki çöküşle başlar. Her ne yapılmak isteniyorsa bu önce insanların ruhlarında gerçekleştirilmelidir.
Tarihte iktidardan başlayan hakiki bir devrimin hiçbir örneği yoktur. Her hakiki ihtilal, eğitimden başlamış ve özünde ahlâki bir çağrı manası taşımıştır.
“Bir yanda avlanmanın, her şeyi önceden tasarlamanın, yabansı sevinçlerin, ustaca davranışların pırıl pırıl dünyası vardı. Bir yanda da, özlemlerin, yenilgiye uğrayan sağduyunun dünyası."
Sayfa 81 - Farklı dünyalar yaratıyor; hepsinde farklı insanlar olarak rol alıyoruz.. yoksa sadece rol mu yapıyoruz? Aslında aynı kişiyiz de, içimizde mi farklı insanlar taşıyoruz? Aynı dünyaya farklı gözlerle bakınca, değişir mi dünya?Kitabı okudu