Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Sadocan

Ona kalırsa bu kimseler başkalarının buluşlarında bir sakatlık görmezlerse, aptal sayılmaktan korkan kişilerdi.
Sayfa 105Kitabı okudu
Reklam
Kendini beğenmek öyle bir cehennem yılanıdır ki, insanın yüreğine sinsice süzülüp girer, onu zehirleyip gözünü kör eder, daha güzel bir hayata giden yoldan saptırır onu. Bu sürüngen, insanların öylesine içine işler ki, onu koparıp atmak kolay olmaz.
Sayfa 104Kitabı okudu
İşçiye gelince, nedir işçinin kaderi? Bugün için verimsiz, kısır bir işin altında ezilmektir ve yarın için beklediği de yoksulluk, dilencilik içinde geçecek bir ihtiyarlıktır. Aldığı gündelik, günlük ihtiyaçlarını karşılamaya yetmez. Nasıl kazancından bir parçasını bir yapa ayırsın da, yaşlı günlerindeki geçimini sağlayabilsin? Soylu denen
Sayfa 102Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bir soylu kişi, bir para babası, bir tefeci, kısacası, hiçbir şey üretmeyen ya da, devlete yararsız süsler püsler yapıp satan, işsiz güçsüz, bolluk içinde güle oynaya yaşarken, beri yanda, işçinin, arabacının, demircinin, marangozun, çiftçinin, bir lokma ekmek için durmadan didinmesi, bunca alınteriyle, yük hayvanlarının bile zor dayanacağı yoksulluk içinde yaşaması hangi hakka, doğruluğa sığar? En çetin işleri gören bu insanlar o kadar yararlı kişilerdir ki, hiçbir toplum onlarsız bir yıl bile ayakta duramaz. Böyleyken bir hayvanın durumu onlarınkinden bin kat daha iyidir. Çünkü, hayvan onlardan daha az çalışır, yiyeceği hiç de onlarınkinden kötü değildir, hatta zevklerine daha uygundur. Üstelik hayvan geleceğinden de kaygılı değildir.
Sayfa 101Kitabı okudu
Başka ülkelerde, devlet ne kadar zengin olursa olsun, kendi ambarını doldurmayan insan açlıktan ölmeyeceğine güvenemez. Onun için, ister istemez, memleketinden, yurttaşlarından daha çok kendini düşünür. Utopia'da her şey herkesin olduğu için, ortak ambarlar dolu olduğu sürece, kimse hiçbir şeyden yoksun kalmaz. Devletin geliri hiçbir zaman haksızca dağıtılmaz. Utopia'da ne yoksula rastlanır ne dilenciye. Kimsenin hiçbir şeyi olmadığı halde, herkes zengindir. Dünyada kaygısız, rahat yürekle, sevinçle yaşamaktan daha büyük zenginlik olabilir mi? Geçim sıkıntılarına düşmeden, karısının ağlayıp sızlanmalarını, yiyecek içecek istemelerini duymadan, oğlunun yoksulluğa düşmesinden, kızının çeyizsiz kalmasından korkmaksızın yaşamaktan daha mutlu ne olabilir?
Sayfa 100Kitabı okudu
Reklam
iki çeşit adalet vardır yeryüzünde: Biri yaya giden, yerlerde sürünen, sağa sola sapmasın diye birçok bağlarla sıkı sıkı bağlanan yoksul halka uygun zavallı bir adalet; öteki de, canının istediğini yapanlara, yasalarla sınırlanmayanlara, yüksek mevkide olanlara uygun pek şahane bir adalet.
Çünkü bir devletin gelişmesi de, yıkılması da, o devleti yönetenlerin ve yargıçların elindedir.
Bir insanın, ya okumayacağı kadar çok, ya da anlayamayacağı kadar şaşırtıcı ve karanlık yasalarla bağlanmasını, hak ve adalete aykırı bulur Utopia'lılar.
Çoğu zaman güzellik sevgiyi uyandırır ama, bu sevginin kalması, sürekli olması için, erdem ve uysallık gerekir.
Akıllı adamın yapacağı şey, hastalığı önlemektir, hasta olduktan sonra ilaç derdine düşmek değil. Acıyı dindirmekten çok, önlemeye çalışmalı. Bu düşünceyle Utopia'lılar, yoksunlukları ilaçları gerektirecek bütün beden zevklerini bol bol tadarlar ama, bütün mutluluklarını bu zevklerden beklemezler. Başka türlü insanın mutlu olması hep açlık ve susuzluk içinde bulunmasını ve durmadan yiyip içmesini gerektirirdi. Böyle bir hayat da aşağılık ve çirkin olurdu doğrusu.
Reklam
Utopia'lılar avı özgür insanlara yasak etmişler, onlara yaraşır görmedikleri bu işi sadece kasaplara bırakmışlardır ve daha önce söylediğimiz gibi, kasaplık da yalnız kölelerin işidir. Hatta, onlara av, hayvanları öldürmenin en aşağılık yoludur. Av dışındaki hayvan öldürme yolları daha dürüst sayılır. Çünkü hayvanları belli bir yarar için öldürmek başka, avcı gibi sadece kan dökme zevki için öldürmek başkadır. Öldürme zevki sadece hayvanları öldürmekte kalsa bile, ancak bir zorbalık eğiliminden gelebilir ve bu eğilim zamanla zorbalığın ta kendisi olabilir. Utopia'lılar bütün bu zevkleri ve bunlara benzer daha birçoklarını horgörürler. Başkaları ne kadar değer verirse versin, tabiata aykırı sayarlar bunları. Bunlar insana ne kadar tatlı bir sarhoşluk verirse versin, gerçek bir zevk değildir onlar için. Çünkü, derler, böylesi zevk tabiattan gelme değil, bize acıyı tatlı gibi gösteren, kötü alışkanlıklardan gelir. Nasıl ki gebe kadınlara zift baldan daha tatlı gelebilir. Oysa, hastalık ya da alışkanlığın insanlara verdiği duygular, tabiatın gerçek tadını değiştiremez, bizim duyduğumuz bir tadın hiçbir nesnenin özünü değiştiremeyeceği gibi.
altını gömmek onu başkalarından çalmak olduğu kadar kendinden de çalmak değil midir?
Oysa, aynı taş her yerde ve her zaman aynı değeri taşımaz. İncik boncuk meraklısı bunları sadece birer taş olarak satın alır, o kadar ki bunların gerçekten birer taş olduklarına, sahici elmas yakut, ya da zümrüt olduğuna yeminler, belgeler isterler. Bunların sahte olması, gerçekten değerli birer taş olmaması bir felakettir onlar için. Oysa, göz bir ayrılık görmedikten sonra, bir taş ha gerçek olmuş ha sahte, ne çıkar bundan? Her ikisinin değeri, gözü gören için de birdir, görmeyen için de.
Başını kaldıran ve alçakgönüllü diz çöken bir dalkavuk karşısında duyduğumuz zevk doğal ve sahici bir zevk midir? Diz çökmek insanı sıtmadan ya da kol bacak ağrılarından kurtarır mı?
Tabiat dışı birçok şeye insanlar saçma bir anlayışla zevk adını vermişler: Nesnelerin özünü değiştirmek kelimeleri değiştirmek ellerindeymiş gibi. Bu tabiata aykırı zevkler mutluluğa götürmek şöyle dursun engel olurlar ona ermemize. Onlara kapılanlar gerçek ve temiz zevkleri tadamaz olurlar. Düşünceleri uydurma bir zevkin peşinde yolundan çıkar. Tabiatın tat vermediği, hatta içlerine acılık kattığı nice şeyler vardır ki, gerçekten, insanlar baş tacı etmiş, hayat için gerekli yüksek zevkler saymıştır onları. Oysa bunların çoğu hem özden kötü hem de kötü tutkulara sürükleyicidir.
201 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.