Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sadocan

Çok tanıdık değil mi?
Karl Marx, İngilizlerin yaşam tarzını ve değer yargılarını dikkatle gözlemliyordu. İngiltere, son derece kalıplaşmış bir yaşam tarzı içinde hareket alanı bulan sıradan bireyciliğin beşiğidir. Artık incileri dökülmüş ‘bağımsızlık’ sözcüğü, Kraliçe’nin yurttaşları tarafından, komşunu tanımayabilmek biçiminde algılanır. Mister Brown, kırk yıl
Sayfa 219Kitabı okudu
Reklam
Weitling’in sözleri de bir o kadar çelişkili, bağlantısız ve karışıktı. İçerik bakımından hiçbir sonuç çıkarılamıyordu. Marx onu dinlerken kurşunkalemle masaya hafifçe vurdu ve yüzü giderek daha çok karardı. Kaşları çatıldı, gözleri parladı. Aniden kalktı, doğrudan Weitling’in yüzüne baktı ve onun sözünü kesti: “Ciddi herhangi bir bakış açısı ve slogan ortaya koymadan halkı tahrik etmek, onu kandırmak anlamına gelir!” diye bağırdı. “Ve bilmelisiniz ki, Weitling, günümüzde, kesin bilimsel bir fikir olmadan, sınanmış bir teori olmadan işçilere gitmek, sıradan insanları her şeye güvenen eşekler yerine koyan şerefsiz ve boş bir kahin olmak demektir... Siz haklı değilsiniz, haklı değilsiniz! Politik bir doktrine sahip olmayan insanlar, işçilerin başına çok bela getirmiştir ve şimdi sorumluluklarının farkında olmadan, soyundukları davayı bizzat yok etmekle tehdit ediyorlar.”
Sayfa 133Kitabı okudu
Marx, eline geçen ilk deftere, yaratıcı çözümlemelerini ve düşüncelerinin kısa sonuçlarını not etti. Bu, Jenny’nin ev için yapılan harcamaları ve yıkanmak üzere verilen çamaşırların miktarını yazdığı bir defterdi. “Felsefeciler, şimdiye kadar dünyayı değişik şekillerde yorumlamakla yetindiler; oysa asıl yapılması gereken onu değiştirmektir,” diye yazdı Marx. Bu, Feuerbach üzerine yazdığı on birinci tezdi. Karl, “dünyayı yorumlamak” ve “değiştirmek” sözcüklerinin altını, vurgulayarak çizdi.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Mücadelecinin, devrimcinin kalbi çeliktendir. Acıyabilir ama asla affetmez. “Arkadaşlık nedir?” diye soruyordu Karl kendisine. “Arkadaşlık, aynı barikatta savaşmaktır, yekpare bir sütundur. Kılıcı döven, bildirileri yazan ellerdir. Arkadaşlık, derin bir inanç ve ortak kaygıdır. Arkadaşlık, ortak bir eylemdir, ortak bir yaşamdır ve ortak bir ölümdür.”
Sayfa 493Kitabı okudu
Eleştiri silahı,” diye devam etti Karl, “silahların eleştirisinin yerini tutamaz; maddi iktidar, yine maddi bir güçle devrilebilir; teori ise, ancak kitleleri kapsadığı zaman, maddi bir güce dönüşebilir
Sayfa 489Kitabı okudu
Reklam
Madem ki bilim, hayatın bilmecelerini çözmüyor, o halde biz ne yapalım? Dine mi dönelim? Ama bu, yağmurdan kaçarken doluya tutulmak anlamına gelir. Hayır. Yaşamın gerçekleriyle, pratikle iç içe olmamız gerekiyor. Teorinin çözemediği kaygıyı, güncel pratik çözecek.”
"Devrim adına amaçsız kurbanlar ve yenilgiler yoktur. Biz devrimin askerleriyiz. Savaşta ise, savaş kuralları işler. Bugün yenildik, yarın biz yeneceğiz.”
Sayfa 425Kitabı okudu
Ölüm özel hatları hızla yok etmişti. Donmuş ceset, zavallı ve kimliksizdi. Johann, tüm benliğiyle duyumsadı: Her şey bitmişti. Georg artık yoktu. Ama Johann hâlâ bu insanın bir zamanlar var olduğu düşüncesinden kurtulamıyordu. “Ben de, herkes de işte böyle olacağız” diye düşünüyordu Stock ve istemeden titriyordu. “Hayır, kahretsin! Bu düşüncelerden uzak kalmak gerekiyor. Böylesi düşünceler güç vermiyor. Yaşamak içinse güç gerek. Yaşamak ve mücadele etmek için!”
Sayfa 403Kitabı okudu
Bir arkadaşlık daha tarihe karıştı. Öldü. Karl üzülmüyordu. Yoldaşı olamayan bir insan, arkadaşı da olamazdı.
Sayfa 370Kitabı okudu
Dünyanın ilginç olmadığını söylemeye kim cesaret edebilir? Evet, eğer kendi evinin girişinde, kendi zavallı ‘ben’inin girişinde saplanıp kalmışsa, kaldırıma eğilsin ve düşünsün: Acaba bu taş yüzyıllık varoluşu boyunca neler yaşamış. Bizim açımızdan hayatın bir tek kusuru var: Çok kısa.”
Sayfa 347Kitabı okudu
Reklam
Bakacağız,” dedi Karl. Soğuk bir şekilde verilmiş olan bu söz, Karl için sonsuz araştırmalar demekti: Yüzlerce kitap, uykusuz geceler, alıntılar, karalamalar, karşılaştırmalar, bir yığın düşünce ve yeni buluş: “Bakacağız!"
Sayfa 346Kitabı okudu
Göstericiler, mitingi yönetecek bir başkan seçtiler. Yüz bin el kalktı ve oy verdi. Nasıl ellerdi bunlar? Kaba, kocaman, mücadeleci. Geleceğin galiplerinin ısrarlı elleri. Kuru, güçlü ve çalışmaktan yorgun eller. Havaya doğrultulmuş yüz bin tüfek namlusu. Kınlarından çekilmiş yüz bin süngü bile, bu içgüdüsel olarak yumruk olmuş veya korkusuzca bayrak gibi dikilmiş eller kadar korku salamazdı düşman yüreğine.
Sayfa 275Kitabı okudu
Tüm bilim dalları görünmez bağlarla birbirine bağlıdır. Felsefe ve tarih olmadan hukuku düşünmek mümkün değil. Soyut, somuta giden bir yol sadece. Somut ise sınırsız. Bize toz bulutu gibi gelen samanyolu, yüzlerce yıldızdan oluşuyor. İşte ben bir önceki gün kurduğumu yıkıyorum; yıkıntılar üzerine yeni bir bina kurmak için. Bu binayı uzun vadeli mi yapıyorum? Bilmiyorum, ama başka türlüsü de olamaz. Ben Hegel’i kabul etmiyordum, onunla alay edip, düşürüp onu ezmek üzere öğrendim onun fikirlerini. Benim silahımın üzerinde Kant ve Fichte’nin isimleri yazılıydı. Ama işte şimdi ben yenilmiş bir halde günün dünya felsefesine kazanılmış bulunuyorum. Gelişmenin doğası böyle. Bana, beni öğretiyor. O kadar reddedişin ardından ben Hegel ile silahlanıyorum, tıpkı Siegfried’in[41] kahraman kılıcıyla silahlanıp savaştığı gibi. Daha sonrası için savaşmak istiyorum. Ama belirli bir süre sonra, kılıcımın ihtiyar Prusya dehasına da saplanıp saplanmayacağını bilmiyorum!”
Sayfa 249Kitabı okudu
Schlag, Ren ovası dağlarının eteklerinde kaybolmuş o küçük köyde geçirdiği kış gecesini; ellerinde pranga izleri taşıyan o ilginç delikanlıyı anlatıyordu. “Tütün tabakasını çıkardım ve teklif ettim: ‘İster miydiniz?’ Ne oldu sanıyorsun, bu serseri rahatsız edilmekten hoşlanmıyordu. Sürüye söz yok. Sürü, kültürlü olmaya başlıyor. İşçiler daha
Sayfa 247Kitabı okudu
"Halkın bizi ne zaman anlayacağını nereden bileyim? Belki yarın. Ama biz olmadan asla.”
Sayfa 199Kitabı okudu
201 öğeden 181 ile 195 arasındakiler gösteriliyor.