Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Acemi Okur

Cin
Can, bak! Babam, Cin Ali'ye at aldı. Bir de kova aldı. Ata ot aldı. Araba aldı. Bak, Can, bak! Ata iyi bak!
23 Nisan nostaljisiKitabı okudu
Reklam
Latife
Amcası Halit Ziya'nın (Uşaklıgil) Latife'yi anlatan satırları onun karakterini sergilemek açısından çok çarpıcı: "Latife'yi pek akıllı, pek uyumlu ve uysal, çeşitli bilgi ve kültürle süslü, aile için övünmeye değer, eşsiz benzersiz bir kız olarak tanımakta hepimiz görüş birliği halindeydik. Onda ilkbahara özgü gelip geçici kasırgalar çeşidinden kaynamalar taşmalar olurdu. Üstelik bir seferinde kendisini aydınlatıp uyarma gereği bile duymuştum."
Paşam
Latife ile Mustafa Kemal Paşa arasında hiyerarşiden uzak eşit bir ilişki vardı. O yıllarda kadınlardan kocalarına "Beyim", "Paşam", "Beyefendi", diye hitap etmesi beklenirken, Latife'nin milli öndere "Kemal" diye seslenmesi huzursuzluk yaratıyordu. Latife eşine, başkalarının yanında "Paşam" veya "Paşa Hazretleri" de dese akılda kalan "Kemal" diye seslenişiydi. Latife'nin her "Kemal" deyişinde kadınlar kızarıyor, erkekler öfkeleniyordu. Bunu şımarıklık olarak görenler de vardı, saygısızlık olarak görenler de.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Çift
İnsanlar eskiden suç işlemeleri için parayla katil tutar, böylece kendilerini ve saygınlıklarını koruma altına alırlardı. Bunu kendi zevkleri için yapan ilk insan ben olmuştum. Toplumun önüne saygın bir kişi olarak çıkan ve sonra bir anda, sıkılmaya başlayınca, bir okul çocuğu gibi bu bağları üzerinden atan ve özgürlük denizine balıklama dalan ilk insan bendim.
Katıksız
Edward Hyde kişiliğine büründüğümde, hiç kimsenin, gözle görülür bir endişe hissetmeden yanıma yaklaşamadığını gözlemledim. Bunun nedenini şöyle bir düşündüğümde, karşılaştığımız bütün insanların iyiyle kötünün bir karışımı olmasından kaynaklandığını gördüm: İnsanlık saflarında, katıksız tek kötü insan Edward Hyde’dı.
Reklam
İyilik
İnsan, gerçekte bir değil, iki kişidir. İki diyorum, çünkü kendi bilgim bunun ötesine geçemiyor. Başkaları aynı konuda beni izleyecek ve beni de geçecektir. Ve en sonunda insanın çok çeşitli, kendi içinde bağdaşmaz ve bağımsız kişiliklerin bir araya gelmesinden başka bir şey olmadığını tahmin etme cüretinde bulundum.
Lozan
Milli Mücadele'nin ardından Türkiye'nin batıyla mı yoksa doğuyla mı birleşeceği dünyada büyük bir merak konusuydu. İzmir'de kıyılan nikahı izleyen batı basını yeni evli çiftin birlikte çekilen fotoğraflarını çok önemsemişti. Gelinin Avrupa'da eğitim görmüş olması, kadın haklarından söz edişi, gazetecilere Mustafa Kemal'in yanında poz verişi, yüzünü batıya dönen Türkiye'nin fotoğrafı olarak kabul edilmişti. Üstelik tam da Lozan görüşmelerinin kesintiye uğradığı günlerde kıyılan nikah dış dünyaya, "bizde işler yolunda, bakın önderimiz dünya evine giriyor, yolumuza devam ediyoruz" mesajını veriyordu. Nikahın zamanlaması bu anlamda çok zekiceydi.
Latife
Latife, artık yalnız ev sahibi değildi, çevirmen ve sekreter olarak da Kemal Paşa'nın ihtiyacı olan hizmetleri üstlenerek onun yaverleri arasına katılmıştı. Tanışmalarından kısa bir süre sonra Mustafa Kemal Latife'ye "Latif" diye hitap etmeyi alışkanlık haline getirmişti. Onu "yaver" diye çağırdığı da oluyordu.
İlk
Latife ise karşılaşma anıyla ilgili hislerini ve Mustafa Kemal'e ilişkin duygularını sevgili amcası Halit Ziya'yla (Uşaklıgil) paylaşmış, ona "İki güzel mavi gözle karşılaştım" diye yazmıştı.
Abooo Halit Ziya Uşaklıgil amcası mıymış? :D
Tercihler
İnsanların neden sürekli yapmayı istemedikleri işleri yaptıklarını merak ediyordum gerçekten. Hayat giderek daralan bir tünel gibiydi. İnsan ilk doğduğunda tünel kocaman oluyordu. İstediğin her şey olabilirdin o zaman sanki. Sonra doğduğun anda belki yarı yarıya küçülüyordu tünel. Erkek doğduysan anne olamayacağın kesinleşmiş oluyordu ve bir manikürcü ya da anaokulu öğretmeni olman da pek muhtemel değildi. Sonra büyümeye başlıyordun ve yaptığın her şey bu tüneli biraz daha daraltıyordu. Ağaca tırmanırken kolunu kırdığında bir beyzbol atıcısı olmayı listeden elemiş oluyordun. Matematik sınavlarından kaldıysan bilimadamı olma hayallerinin hepsini çöpe atabilirdin. O kadar basit. Bu böylece yıllar boyunca devam ediyordu. Sonunda o tünelin içinde sıkışıp kalana dek. Belki bir fırıncı, kütüphaneci ya da barmen oluyordun sonunda. Ya da bir muhasebeci. Orada kalakalıyordun. Bir gün öldüğün zaman tünel artık tamamen daralıp kapanmış oluyordu. Kendini bir sürü tercihle sıkıştırmış, sonunda tünelin altında ezilip kalmış oluyordun.
Sayfa 378Kitabı okudu
Reklam
Birisine İhtiyaç Duymak
Sigaramdan derin bir nefes çektim. Sigaranın ucu gecenin inen ışıklarında parlak, turuncu korla parlamıştı. Birinin sana ihtiyacı olduğunu bilmenin insana bir tür güç bahşettiğini düşündüm. Bunun kemiklerimi güçlendirdiğini, kanımı koyulaştırdığını hissediyordum. Kendimi, tanıdığım herkesten daha büyük ve daha akıllı hissediyordum. İstediğim her şeyi ama her şeyi yapabilirdim.
Sayfa 316Kitabı okudu
Silik
Bunun saçma göründüğünü biliyorum, ancak uzun süre silik bir tip olarak geçirilen hayat, bu kanlı seri katilin dikkatini çekebildiğimi düşünmeme neden oldu. Tanrı tarafından binlerce kişi arasından seçilmiş olmak dehşet vericiydi ve bu benim yortumun gerçekliğini gösteriyordu. Sonunda birileri tarafından fark edilmiş olmanın verdiği keyif. Grandson'ı oracıkta ya da daha sonra kucaklayabilirdim.
Öldürmek
Bir adam öldürürseniz, katil olursunuz. Milyonlarca adam öldürürseniz, fatih olursunuz. Herkesi öldürürseniz, tanrı olursunuz.
Sayfa 1 - Kitap Jean Rostand'dan bu alıntıyla başlıyor.Kitabı okudu
Hediye
Mavi kelebekli pakete sarılmış küçük hediye kucağımdaydı. Paketi hemen açmamıştım çünkü ölmüş birinden hediye almak biraz ürkütücüydü. Özellikle de sevdiğiniz biriyse. Hayatta olan birinden hediye olmak bile yeterince ürkütücüydü aslında. Bir kere hediyenin tamamen yanlış, sevdiğiniz şeylerle tamamen alakasız olma ihtimali vardı ve hediyeyi açınca aslında bu insanın sizi hiç mi hiç tanımadığını keşfedebilirdiniz. Ama Finn'den gelen bir hediyenin böyle olmayacağını biliyordum. Bunda ürkütücü olan şey, hediyenin fazla mükemmel olma ihtimaliydi; fazlasıyla mükemmel, kusursuz bir hediye olması ihtimali. Belki de bir daha beni bu kadar iyi tanıyan birini bulamayacaktım. Belki de hayatım vasat hediyelerle geçecekti -banyo setleri, çikolata kutuları, çoraplar- ve bir daha asla beni Finn kadar iyi tanıyan birini bulamayacaktım.
Sayfa 228Kitabı okudu
Ölüm
"Dayını ne kadar çok sevdiğini biliyorum. Onu ben de seviyordum. O benim küçük kardeşimdi. Onu dünyalar kadar seviyordum." "Seviyorum." "Ne?" "Seviyordum değil, seviyorum. Onu şimdi de sevebiliriz."
1.043 öğeden 1.021 ile 1.035 arasındakiler gösteriliyor.