Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Selin Gizem Bahçeci

Selin Gizem Bahçeci
@SelinGizemBahceci
Tangoda hata olmaz. Hayat gibi değildir, basittir. music.youtube.com/watch?v=Dp5xM_r...
Reklam
Ne olacak, toprak insanı topraktan, deniz insanı da sudan yaratılır. Topraktan olanlar toprağa dönerler, sudan olanlar akıp denize karışırlar!
IX. MEKTUP
Kendime göre hesaplarım da var benim. Yanımda olman gurur veriyor bana. Fakat sana kimse bakmasın istiyorum, kimse konuşmasın seninle. Hep benimle ol, durmadan benim ol. Günün her saatinde ve ölünceye kadar benim ol. Seven zalimdir biliyorsun, aşk egoisttir. Sen zalim olma. Anlamıyor musun, anlamıyor musun... Biraz anla beni. Seni bu kadar sevmenin cezasını kendime ödeteceğim.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
VIII. Mektup
Sevmek insan tarafımızı bulmamızdır bence. Biraz da yaklaşmamızdır Tanrıya zaman zaman. Sevebilen insan kendini keşfetmiş insandır. Talihli insandır. Çektiği bütün acılara rağmen; mutlu, kıvançlı insandır o. Aşktır yücelten bizi ve derinliğimiz aşktandır. Gerisi boş, yalan. Aşksa, sevmektir. Durmadan, nefes alırcasına sevmektir. Demek ki biz seninle birbirimizi yaratıyoruz durmadan. Sen beni yarattıkça güzelsin işte ve ben seni yarattıkça güçlüyüm, daha da bir insanım. Birbirimizi yeniden yaratmaya devam edelim.
VII. MEKTUP
Ben bu şehirde sensiz yaşayamam. İnsan bir vapur olmalı bu şehirde, bir tramvay olmalı, bir otomobil olmalı. En iyisi bir bulut olmalı, gelip evinin üstünde durmalı. Madem ki bulut değilim; ben bu şehirde sensiz yaşayamam. Şehirler de insanlara benzer. Gövdeleri, ayakları, dudakları, gözleri vardır, yürekleri vardır, kocaman elleri vardır. Bu şehrin yüreği sende çarpıyor. İnsan, sana kan taşıyan bir damar olamayacaksa; bu şehirde yaşamamalı. Çekip gitmeli. Şehirler de insanlara benzer. Duyguları, açlıkları, uykuları vardır, kinleri ve nefretleri vardır, aşkları vardır, büyük. İnsan aşık değilse, bu şehirde yaşamamalı, çekip gitmeli. Şehirler de insanlara benzer. İnsan bir şehir olamayacaksa, senin içinde yaşadığın; artık yaşamamalı buralarda, çekip gitmeli. Bir gününde dört mevsim var bu şehrin. Her sokağında bir dünya var. Bu şehir baştan başa sen. Bu şehirde sevmeyen, ya da seni tanımayan yaşadım demesin. Ölüler susmasını bilmeli.
Reklam
VI. Mektup
... "ne olur haydi iç beni." ...Hani ellerimiz birbirine değince nasıl oluyorduk? İşte öyle oldum. Hani bakışlarımız buluştuğu zaman, bir başka türlü atması vardı yüreklerimizin. Onu hatırladım. ...Gözlerim gözlerine soruyordu: "seviyor musun?" diye. Hep evet diyordu gözlerin, ellerin, dudakların hep evet diyordu. ...Hayırlar arasında ezilmeye mahkumdu evet'lerimiz. ...Şimdi, o gün verdiğin yalnızlığı yaşıyorum.
V. Mektup
Ayrılık diye bir şey yok. Bu bizim yalanımız. Sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var. Şimdi neredesin? Ne yapıyorsun? Güneş çoktan doğdu. Uyanmış olmalısın. Saçlarını tararken beni hatırladın, değil mi? Öyleyse ayrılmadık. Sadece özlemliyiz ve bekliyoruz. Zamanı hatırlatan her şeyden nefret ediyorum. Önce beklemekten. Ömür boyunca ya bekliyor ya bekletiyor insan. İkisi de kötü, ikisi de hazin tarafı yaşantımızın. ... ve sonra ölümü bekleniyor insanoğlunun. İnsanlardan dostluk bekliyor, sevgilisinden sadakat, çocuklarından saygı ve bir parça huzur bekliyor, saadet bekliyor yaşamaktan. Zaman ilerliyor, bir gün o da ölümü bekliyor artık. Özleme bir diyeceğim yok. O kömür kırıntıları arasında parlayan bir cam parçası. O bir nefes alışı sevgimizin, kavuşmalarımızın anlamı. O tek güzel yönü bekleyişlerimizin. İnsanlığımız özleyişlerimizle alımlı, yaşantımız özlemlerle güzel. Özlemin buruk bir tadı var, hele seni özlemenin. Bir kokusu var bütün çiçeklere değişmem. Bir ışığı var, bir rengi var seni özlemenin, anlatılmaz. Verdiğin bütün acılara dayanıyorsam; seni özlediğim içindir. Beklemenin korkunç zehri öldürmüyorsa beni; seni özlediğim içindir. Yaşıyorsam; içimde umut varsa, yine seni özlediğim içindir. Seni bunca özlemesem; bunca sevemezdim ki.
IV. Mektup
Senden hiç ayrılmamak vardı. Zamanı durdurmak, bütün saatleri parçalamak vardı. İsyan içindeydim. Neydi bu çaresizlik? Bizi çepçevre saran bu dört duvar neydi?
III. MEKTUP
... Yanıyorsun, yanıyorum, yanıyoruz. ... Taş olup kalmaktansa, ağaç olup yanmak iyi. Ellerini ver, ellerini. Öpüşmeye susadım. ...öpeceğim tutam tutam. Bir ekşi elma ısırıyordum, dişlerim kamaşıyordu omuz başlarını gördükçe ve biraz sen oluyordum sevdikçe, seviştikçe. ...yükseldin, yüceleştin, Tanrılaştın bir yerde. Öyle güzeldin anlatılmaz. Karanlıklar içinde birbirimizi aydınlatıyorduk. ...sönmeyecektik.
Reklam
II. Mektup
Git bu şehirden haydi git. Dağlara çık, o uzak dağlara. Rüzgarların krallığında hüküm sür. Baktın ki oraya geldim, yine kaç. Başını al, açıl denizlere. Gemilerin en güzeli, en büyüğü dilediğin limana götürmeli seni, dilediğin yerde demir atmalı. Ben küçük bir balıkçı kayığı ile peşinden gelsem yeter. Seni arıyorum ya!
I. Mektup
... bütün damarlarına yayılan sarhoşluk bitmesin istiyordu. ... Tutup avuçlarıma sığdırıyorum seni, gözlerime,dudaklarıma sığdırıyordum. Sensiz kahrolmak vardı.Seninle yaşamak vardı dolu dizgin.Seninle her gece birbirimizi yenilemek vardı odalarda.Odalara sığmamak vardı.Bir sel gibi taşmak vardı gecelerden. Elimi uzatsam tutabilirdim seni, öyle yakındın. Zamana kokun sinmişti. Belki de uzaktan günlerce koşsam yetişemezdim sana. Zamana kokun sinmişti. Tuttum resmini indirdim duvardan. Duvar ağlamaya başladı.
Sayfa 116Kitabı okudu
53 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.