Bir yetişkin kendine yapsa “zorbalık”sayacagı davranışı, bir anne babanın çocuğuna dogal bir ebeveyn hakkı olarak uygulaması tiraji komik bir yönelimdir. Bu aynı,baba bardagı kırsa bardak yanlış yere konulmuş,anne kırsa nazar çıktı,çocuk kırsa ne sakar çocuksun sen cümlesinin anlattıgına benzer.Çogu zaman yetişkine gösterilen saygı ve müsamaha çocuga gösterilmez.Oysa hayatın acemisi çocuklar,bir yetişkinden çok daha fazla sabrı,müsamahayı ve saygıyı hak etmektedir.
Günümüz hızlı yaşam çarkına girmiş anne-babaların yegane imtihanı da öfkeyle olur. Zira yetiştirmesi gereken işler, mükemmel yapılması gereken roller ebeveynlerin tahammülünü azaltmakta, çocugunu huzurlu izleyecek sabrı ellerinden almaktadır.Bunun sonucunda ise, yere meyve suyu döken, bir eşyayı elinden düşürüp zarar veren çocuğuna öfkeyle bağıran, kızan, hatta döven anne baba portreleri oluşmaktadır.
Oysa yüce mevla kuluna yavaşlığı telkin eder.insanın aceleciliğini zaaflarından sayar.Terbiye etmesi için yollar gösterir.
Kitabı öncelikle çok begendigimi söylemeliyim. Bu kitabı okudugunuzda kendi çocugunuz olmasa dahi çevrede gördügünüz anne çocuk ilişkilerini gözünüzün önüne getirip düşünme fırsatı elde ediyosunuz. Her şeyin sertifikası olan bu dönemde ne yazık ki annelik sertifikası yok.herhangi bir okula gidip bu alanda kendimizi yetiştirebilecegimiz bir imkan yok.ya iç güdülerimizle ya da kültürel ve geleneksel gördügümüz yöntemlerle çocuk yetiştiriyoruz.Ama bu kitabı okudugunuzda durup soluklanma çocuk piskolojisini anlama ve nerelerde hata yaptıgımızı düşünme fırsatı elde ediyoruz.kısacası kitabı keyifle ve ilgiyle altını çize çize okudum çocuk yetiştirmede kılavuz olabilecek bir kitap.
Ceza alan çocuk,ya korktuğu için ebeveynine uyum saglar ya da kendini degersiz hissettiği için olumsuz davranışına ara verir.her ne kadar ebeveyn çocuğun bu halini “disiplin”sanıyorsa da,çocuk yalnızca baskılanmıştır.bu nedenle tepkisizleşir,duyarsızlaşır ve ve zarar verici davranışlarını çoğaltır. Nitekim hüküm giymiş suçluların hapisten çıktığında yeniden suç işlemesi ya da çok caydırıcı cezai müeyyideleri olmasına rağmen bazı insanların ağır suçlara yönelmesi bize negatif disiplin yöntemlerinin çok da işe yaramadığını gösterir.
Kitap 1992-1995 yılları arasında sırpların bosna-hersegin bagımsızlıgını kabul etmeyip ülkeye saldırarak yapılan katliam ve asimile çalışmalarına binaen bosna halkının onurlu mücadelesi ve canları pahasına mücadesini anlatıyor. Dikkat çekmek istiyorum bosna-hersek sırp savaşı degil bu,sırpların ülkeye girerek kadın cocuk bebek demeden öldürmeleri işkence ve bir ülkeyi yok etme planları mevcut,savaş iki taraf arasında yaşanır ancak burada,avrupanın ortasında insanlık katledildi ve Birleşmiş milletler hiçbir müdahalede bulunmadı.üstüne silah ambargosu getirerek bosna hersegi kelimenin tam anlamıyla düşmana teslim etti. Buna ragmen boşnaklar önce Allah’ın yardımı sonrada kendilerinin çabalarıyla düşmana ülkeyi teslim etmediler.İşte bu kitapta burada bunlara deginiyor.kitap bölüm bölüm..uzak degil 1992 yılında başlayan sırp saldırılarında yaşanan manevi olaylara Allah’ın onlara tıpkı bizdeki çanakkalede yardımı gibi yardımları,gaziler ve orada yaşayan halk tarafından dilden dile anlatılarak hatırat şeklinde oluşturulmuş bir kitap.ben okurken cok keyif aldım yer yer duygulandım.düşmanın sadece silahla yenilemeyecegini saglam bir inançla ve Allahın yardımlarıyla nasıl bir ülke savunulur gözler önünde.bosna bizimle cok benzer bir ülke zaten kendileri de bundan gurur duyuyor bosnada yaşanan zulmü bir direnişi merak edenler ve tarihe ilgisi olanlar için okunması gerekenler arasında şimdiden okuyacak arkadaşlarıma keyifli okumalar...