Bilgi, insan ruhunun en değerli varlığıdır. Bilgi, içimizde saklıdır. Bilgiyi uzakta aramamalıyız. Her insan kendi cevabını içinde taşır. Ancak içimiz öyle derin ve engindir ki, bilgiye ulaşmak için denize dalmamız gerekebilir.
Korkaklıklarımıza farklı bahaneler bularak başkalarını suçlamak bizi bir süre rahatlatır. Ancak çoğu zaman artık geç olsa da, ölmeden önce mutlaka gerçeği fark ederiz.
İnsanın insana yapabileceği kötülüğün sınırı yoktu. Ama insan alışıyordu. Çok tuhaf ama insan alışıyordu. Düşünmesi bile ürpertiyor ama öyleydi işte. İnsan nelere alışmıyordu ki zaten? Bir zamanların en korkunç olasılıkları bir gün hayatın bir parçası olabiliyorsa..
Unuttuklarımızı yitiririz. Ancak daha önce incinmiş olanlar, hüzünlü bir gülüşün arkasına saklanarak güvende olmayı unutma acısına tercih ederler çoğunlukla...
Kalplerini gülümseme maskesi arkasına saklayarak daha fazla kırılmaktan korumaya çalışanlar, bir gün artık sahiden gülümseyemediklerini fark ederler. Çünkü artık gülüşün gerçek dürtüsünü ve rengini unutmuş, böylece yitirmişlerdir.
Biz modern insanların karnı tok olsa da gözü hep aç! Bu yüzden ihtiyacımız olmayan her şeyi midemize ve cebimize dolduruyoruz. Midemiz ve cebimiz şiştikçe vicdanımız ve dünyamız fakirleşiyor.