Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Şeyma

Toprağı ölü bir huzurla değiştiler. Gökyüzünü can sıkıntısıyla değiştiler. Arzuyu pişmanlıkla değiştiler. Kimse bir başkasına misafir olmuyor. Acı bitti. Zaman yok. Gönül soğuk. Sevme korkusu öyle kötürüm etti ki herkesi, yalnızlıktan bunalan insan, dönüp yine kendi yalnızlığına sığınıyor.
Reklam
Gönül yorgunluğu ne, biliyor musun? Ölümün, yaşarken hüküm sürmesi insanda.
ben seni sevmek istiyorum, diyecektin, diyemedin. Güzellik tanrının değil, insanın insana bağışıdır, diyemedin. Yalnızlık taşa çevirir yüreği, diyemedin. İnsan sevmezse dünya bir yaşama cezasından başka nedir ki, diyemedin. Her vazgeçişte gövdemiz biraz daha uzaklaşır bizden, diyemedin. İnsan bütün acılardan sadece bir sevgi sözüyle döner dünyaya, diyemedin.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Gönül yorgunluğu ne, biliyor musun? Gökte yıldızın kalmıyor. Gölgen bir yere sığmıyor. İçindeki şarkı içinde boğuluyor. Penceren sokağa bakmıyor. Bütün sevgi sözleri kalbinde cezaya dönüyor. Kirpiklerin hiçbir güzellikle halkalanmıyor. Baktığın bütün sular yeraltına çekiliyor. Sevmek korkusu ayrılıktan çok önce acı veriyor. Dünyanın bütün cenazeleri evinin önünden kalkıyor. Her gün bir arkadaşın büyüdüğünüz zamanlarda kayboluyor. Girdiğin çıktığın bütün kapıların önünde yabancı, ardında yalnızlık olup kalıyorsun. Ne, biliyor musun gönül yorgunluğu? Kendinden soğuyorsun. Sözünden soğuyorsun. Geçmişinden soğuyorsun. İnandıklarından soğuyorsun. Baktığın yüzlerden soğuyorsun. İçine bile bakmıyorsun artık. Dünya, inandığın o yitik cennet değil. Durup dururken inciniyorsun. Kötü söz gerekmiyor bunun için. Sana söylenmesi de gerekmiyor sözün. Tam kirpiklerinin ucunda bir yarım ay, dudaklarında bir boyalı söz... bir kırıcı gülüş yetiyor kapanman için.
Anlamanın azabından kurtuldu. Sadece inanıyor. Öyle bir hiza buldu ki kendine, o güzelim, biricik hikâyesi, önce tuhaf bir can sıkıntısına, sonra da yalnızlık korkusuyla herkesten yapılmış bir yalana döndü.
Reklam
Ne diyordu, hepimizden yapılmış bir bulantı fotoğrafının altındaki dizeler: Herkesle bir olurum / kişiliksiz kalırım." Kimsenin kendine ait bir zamanı yok. Kimsenin kendi acısı yok, anısı yok, rüyası yok, arzusu yok. Herkes koronun en ortasında en yüksek sesi çıkarmak için çırpınıyor. Oraya nasıl geldiğini bilmiyor. Oradan nereye gideceğini bilmiyor. Kalabalıkla birlikte o da bağırıyor. Tek zamana indirgenmiş bir bellek. Yapıştırma bir gülümseme. Eğreti. Anlamsız. Güvenlik içinde ama. Yalnız değil.
Bilgi bir başkasına aktarılabilir, bilgelikse hayır. Bilgelik keşfedilebilir, bilgelik yaşanabilir, bilgelik el üstünde taşıyabilir insanı, bilgelikle mucizeler yaratılabilir, ama bilgelik anlatılamaz ve öğretilemez.
Dünyayı bir salyangozun izlerinde dolaşsam, Elimde parlak bir harita Hiçbir atlasta henüz yer almamış. Ardımsıra yollara hayalimin kırıklarını bıraksam Yeter mi bu izler beni kendime getirmeye acaba?
Söküyorum şimdi sözleri birer birer Kalpten kalbe giden yolu kapayan. Kalbim, anlatılmaktan usanmış, Yıldızı sönmüş bir komedyendir artık, Dilencinin önünde kahkahalar atıyor, Kirli bir mendille çıkınlanmış şimdi dünya.
Şimdiden Bir Hatırasın
Şimdiden bir hatırasın Bulutsa, tozsa, uçarsa Bütün (aşklar) paranteze alınsın Rüzgâr çanısın, rüzgârın diline dolanırsın Ne bir şarkısın, ne de dillerde nağme adın Artık bazı şarkılar kadar yaralısın Günler izmarit diplerinde biriksin O zaman mutlaka bir trenle gelirsin Köpüklerdensin, mavisin, sakinsin istesen suyun tenine bitişirsin.
Reklam
Seni sevince pazara çıktım sevinçten Enginar aldım "süper enginarlar" diye bağıran adamdan Oturup ağladım sonra, şaşırdın. Bu "süper" oluşta canımı acıtan bir şeyler vardı. Canımın acısıydın. Ben bir tek o canı unutmamak için her şeyi hatırlamıştım. Sevişmiştik. Evde binlerce tespih böceğinin ayak izleri Sevişmiştik. Biri başımdan aşağı pırıltılarla dolu bir sözlüğü boşaltmış gibi Seni sevince kıpırdayan her şiiri Kahverengi bir çaydanlıkta saklıyorum.
Sayfa 43
İçimde gezinen salyangozun tırnakları Her hatırladığım şey için bir santimetre uzuyor Kalbiye Aslında hiç istemiyorum ama Ne yapsam rutubetim sözlere bulaşıyor Kalbiye.
Sayfa 25
Bir toplum, çok hızlı, aşırı hızlı gitmek gerektiği için, gençlerine zamanı öznelleştirme olanağını vermiyorsa gençlik melankolik olur. Harekete geçemeden pes eder.
Can sıkıntısı içsel bakışa ilişkindir ve bir hikâyeye kendini kaptırarak da bir resme ya da bir manzaraya dalarak, bir müziğe kulak kesilerek uyunabilir. Byung-Chul Han'ın can sıkıntısı övgüsü aslında düşünceye dalmanın övgüsüdür ve düşlere, düşüncelere dalmak bize zamansallığa erişimi geri kazandırır: "Sürenin biçimleri ve durumları aşırı hareketlilikten sıyrılır."Ona göre insana özgü olan eylem değildir, Hannah Arendt'in düşündüğü gibi, derin düşüncedir.
Sıkıntıya karşı tahammülsüzlük kaçınılmaz olarak aşırı olumluluktan kaynaklanır. Dikkat kapasitemiz bize ulaşan bilgilerin çokluğuyla durmaksızın uyarılır. "Çok işlevli" olmak gerekir. Bu bir çoğalma, bir ilerleme değil, bir gerilemedir. Hayvanlar aynı anda birçok şey yapabilir, çünkü ilke olarak sürekli tehdit altındadır. Vahşi hayvan dikkati elden bırakamaz, sürekli teyakkuz halindedir. Video oyunları bizi vahşi hayvanın yaşam koşullarına geri götürür. Derin can sıkıntısının lüksünü tatmaksızın giderek daha çok hayatta kalma çabası içerisinde yaşarız.
77 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.