Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Shinya Kogami

Shinya Kogami
@Shinya_Kogami
İnsan beyni değirmen taşına benzer. İçine yeni bir şeyler atmazsanız, kendi kendini öğütür. - İbn-i Haldun
29 Temmuz
9 okur puanı
Nisan 2023 tarihinde katıldı
Dukas Şöyle diyor:
"Türk askerinin her biri Apollon'dan mâhir okçu, Herkül'den cesur insanlardı. Tek Türk askerinin on Bizanslı'ya karşı dövüştüğü görülüyordu. Bizans askeri ise, en elalâde Türk'ün bildiği harp kaidelerini bilmiyordu. Türk askeri, harp fenninde mâhir, yalnız savaşmak ve kazanmak fikri ile yetiştirilmişti."
Reklam
Sultan Mehmed
Fatih'in Ayasofya'ya gelmesine şahit olan bir tarihçi, o andaki hislerini şöyle anlatıyor: "Sultan Mehmed, dünyanın bütün taht şehirlerinin en ünlüsü olan İstanbul'a girdi. Ayasofya'da, Bizans halkının hayatını ve hürriyetini bağışladığını söyledi. Büyük İskender'leri, Artakserks'leri ve bütün dünyayı mağlûp eden mağrur Roma'ya galip geldi. 74 imparatorun saltanat sürüp savunduğu İstanbul'a hâkim oldu."
Çek filozof T. G. Masaryk (1850-1937) modern dünyadaki problemlerin birçoğunu yarı eğitime bağlıyordu. Ona göre, insanlarının tahrik edilmesinin ve dünyadaki kesinliklerin yıkılmasının nedeni, kamusal hayattaki yarı eğitimlilerin ağırlığıydı. Bütün inançlar şüphenin içinde eritilmiş, her tür ahlak göreceli hale getirilmişti ve sıradan hoşnutluk hali, sosyal düzenin temellerini destekleyecek kadar değil de sadece sorgulayacak kadar vizyona sahip insanların alaycı eleştirileri ile yok edilmişti.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bizler umutla ve korkuyla yaşayan yaratıklarız; umut ve korkularımızdan arınırsak, sevgi duymayan ve sevilemez yaratıklara dönüşürüz.
İLK HUTBE
(Allah'a hamd ve senadan sobra) Resulullah (as) şöyle buyurdu: "Ey insanlar! Her şeyden önce kendi nefislerinize dikkat ediniz: Biliniz ki, sizden biri öldüğü zaman sürüsünü çobansız bırakıp , hiçbir tercüman ve arabulucuya muhtaç olmayan rabbi ile karşılaştığında , Allah ona: "Sana benim elçim gelmedi mi? Ben sana hadsiz hesapsız mal mülk vermedim mi? O halde sen bana ne getirdin" dediği zaman, adam sağına ve soluna bakar, ama yardımına gelecek kimseyi bulamayıp karşısında Cehennem'i görür. Öyleyse sizlerden kim bu ateşten kendisini korumak istiyorsa, bir parça hurma ile bile de olsa sadaka versin. Elinde sadaka olarak verecek hiçbir şeyi yoksa güzel söz söylesin. Zira yapılan bir iyilik Allah tarafından sahip olduğu değerin 10 ila 100 katıyla ödüllendirilir. Selam üzerinize olsun."
Reklam
Mirac'ın ertesi günü, Ebû Bekir henüz Resulullah (as)'ın başından geçenleri onun ağzından dinleme fırsatı bulmadan önce, bazı müşrikler kendisine şöyle sormuşlardı: "Dostunun anlattığı şu yeni olay hakkında, yani gökyüzüne götürüldüğüne ve Allah tarafından kabul edildiğine dair sözler hakkında ne düşünüyorsun?" Ebû Bekir şöyle cevap verdi: "Onun söylediği her şeyin doğru olduğuna inanıyorum." Nakledildiğine göre, İslâm'ı yeni kabul etmiş olan bir gurup insan, bu olayın büyüklüğüne dayanamayıp dinden çıkmışlardır.
Babil
Bazı gezegenlerin şans, bazılarının şansızlık getirdiklerine inanılmıştı. Mars savaş demekti. Venüs ise sevgi.Her gezegenin tanrısı için bir gün adadılar. Bu gezegenler güneş ve ay ile birlikte yedi tane idi; böylece de bizim haftamız belirdi. Batı dillerinde, örneğin almanca'da hâlâ "Sonn(e)-Tag=güneş güneş günü=pazar; Mon(d)-Tag=ay günü=pazartesi"gibi gün adları yaşamaktadır.
BİLİNEN İLK TEK TANRILI DİN
Bir firavunun kendisi, her şeyi değiştirmek istedi. Ehnaton adlı bu firavun çok ilginç bir kişiydi. İsa'nın doğumundan 1350 yıl önce yaşamıştı. Ona Mısır dininin sayısız tanrılara dayanan inancı ile eski gelenekler son derece anlaşılmaz geliyordu. Halkına:"Sadece tek tanrı vardır. O da ışınları ile her şeyi yaratan ve ışınları ile her şeyi koruyan Güneş'tir. Sadece ona dua edebilirsiniz." diyordu.
Bunları okudukça eski Mısırlılar'ın ne kadar akıllı insanlar olduğu iyice anlaşılmaktadır. 5000 yıl önce yazılmış bilge sözünü okumak ister misin? Ama bunu okurken biraz dikkat et ve iyi düşün: "Doğru ve bilgece sözler, yeşil değerli taşlardan daha enderdir; ama onları insan, değirmen taşlarını döndüren yoksul kızlardan işitebilir."
Eski Budist filozofların bir şakası. "Kaplumbağanın kılları sert midir, yumuşak mıdır?" sorusuna cevap arandığını hayal ederler. Aslında bu sorunun ne doğru ne yanlış cevabı vardır. Hiçbir cevabı yoktur, çünkü kaplumbağaların kılları olmaz...
Reklam
Antik çağ fabl yazarı Ezop'un söylediği şeye kulak verebiliriz:"Dil en iyi ve en kötü şeydir."
Hegel şöyle der: "Gerçek olan her şey rasyoneldir, rasyonel olan her şey gerçektir."
Hristiyanlıkla birlikte ideal olan bilge değil dindar oldu.
Filozoflar bir çağdan ötekine birbirleriyle konuşurlar. Kitapları aracılığıyla zamanlar arasından diyalog kurarlar birbirleriyle. Çok özel bir durumdur bu. Bilim dünyasında kimse eski kavramlarla ilgilenmez.
Eskiden birçok insan sadece Yunanlıların felsefe yaptığını söylerdi. Felsefe sözcüğünün yaratıcısı olan bu insanlar, aynı zaman da şeyin de yaratıcısı olmalıydı. O halde Yunanlar eşsizdi. Öylesine sıra dışılardı ki bir "Yunan mucizesi" söz konusu edilmişti! Bu inanç çok güçlüydü. Kimileri hâlâ bu inancı taşır. Benim vardığım sonuç ise bunun doğru bir fikir olmadığıdır. Bana göre başka kültürlerde; Hindistan'da, Çin'de ve Yahudi kültüründe, Arap kültüründe de felsefe ve filozof vardır. Yunanlar takdire değer ama sadece onlar yok.
Augustinus adlı ünlü bir filozof şöyle der:"Bana birisi zamanın ne olduğunu sormadığında bilirim ne olduğunu. Ama böyle bir soru sorulduğunda bilemem"
Reklam
Fikirler üstüne bir çalışma diyorum, çünkü insanın her zaman fikri olur. Fikirler felsefeden önce vardır. Bu fikirleri yaratan felsefe değildir. Felsefenin işi daha çok bu fikirleri test etmek, deneyden geçirmek, incelemek, doğru fikirlerle yanlış fikirleri ayırmaktır.
- Sözcüğün anlamı verilmişse ne olduğunu da doğal olarak bilirim! - Hiç de öyle değil."Japonya" sözcüğünün bir Asya ülkesinin adı olduğunu öğrenmen Japonya'yı bildiğin, tanıdığın anlamına gelmez. "Matematik" sözcüğünün anlamına bilmeyen bir çocuk düşün. Bir tanım veriyorsun ona: "Sayılar ve şekiller bilimi" Çocuk bu sözcüğün anlamını biliyor şimdi. Kullanabilir bu sözcüğü. Peki, bu durumda bu çocuğun matematiğin ne olduğunu bildiğini söyleyebilir misin?
Bütün bunlara rağmen hep şaşırırım. Felsefelerin farklılığı, çeşitliliği; insan beyninde oluşan ilginç, inanılmaz, beklenmedik fikirler; analizlerin keskinliği ve inceliği; hiçbir tartışmanın asla yasaklanmadığı, hiçbir olasılığın önemsiz görülmediği, hiçbir eleştirinin göz ardı edilmediği bir zihinsel alandan gelen olağanüstü özgürlük beni şaşırtır. Felsefenin tükenmez gücünü oluşturan bu zihin açıklığıdır. Ben bunu gerekli buluyorum, çünkü inanıyorum ki insan düşündüğü gibi yaşar. Küçük düşünen küçük yaşar özgür düşünen özgür yaşar.
Resulullah (as)'ın böyle bir haksızlığa karşı tepki gösterdiğine dair elimizde bir kayıt olmamakla birlikte, birkaç yıl sonra meydana gelen bir olayda bu tepkinin ne olduğunu anlayabiliriz: H. 3. yılında meydana gelen Uhud Savaşı sırasında Resulullah (as) yaralanmıştı; çevresindeki sahabeleri, düşmanları aleyhine Allah'a dua etmesini kendisine önerdiklerinde, Muhammed (as) iki elini havaya kaldırıp: "Ya Rabbi! Halkımı doğru yola ilet, zira onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar" diye dua etmiştir.