Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Berf

"mavi bir ışık vardı ben işte onu kaybettim ben gölgemi kaybettim max jacob'un şiirlerini sen avucunda bir lokma rüzgâr tutuyordun bu rüzgâr için şairliğimi hınzırlığımı kaybettim aklımdan sen geçiyorsun bir bulut gibi geçiyorsun dün gece ezberimden çehreni defterime çizdim sen belki hakikaten bir bulut gibi yolcusun"
Reklam
Enfes bir akşam bu, sakin ve geniş, Kutsal zaman hayranlıktan nefesi Kesilmiş bir rahibe kadar sessiz, Sükuneti içinde batıyor koca güneş. Göğün yumuşaklığı oturmuş deniz Üstüne. Dinle! Yüce Varlık uyanık Ve sonsuz hareketiyle gök Gürler gibi bir ses çıkarıyor -bitimsiz. Canım çocuk! Canım Kız! Yanımsıra yürüyen, Kutsal düşünceler sana uğramadıysa bile Tabiatın daha az Tanrısal değil: İbrahim'in göğsünde yatıyorsun koca yıl; Tapınağın ta kalbinde ediyorsun duanı, Farkında değilken bizler, Tanrı seninle.
Bir uyku mühürlemişti ruhumu
Bir uyku mühürlemişti ruhumu, İnsani kaygılar uzaktı bana, Sanırdım ki dünyevi yılların hükmü Asla geçmezdi o kadına. Şimdi hareketsiz, halsiz büsbütün, Ne duymakta ne de görmekte, Yuvarlanıp gitmede her gün, Kayalar, taşlar, ağaçlarla birlikte.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Göğsü mehtaba doğru inip kalkan bu deniz, Şimdi uyuyan çiçek, ama sonradan tekrar Uluması saatler boyu sürecek rüzgâr. Bunların ve hepsinin havasında değiliz. Coşturmuyor bizleri, Tanrım! Ah neden sanki Eski inancı emmiş bir Pagan değilim ben? O zaman bu hoş kırda durup baktığım yerden Hüznümü azaltacak şeyler görürdüm belki. Sudan kalkan Proteus'u görür, duyardım Triton'u çelenkli borusunu üflerken.
"Ve sonsuz dehşettir savaş, tetikçidir, insanı uzatır, gözle doldurur; gömütler kazar savaş, toprağa düşürür, ayrıksı insansı bir sıçrama yaptırır!"
Reklam
Ben şapkamın altında şakıyan bir kuş uçurup herhalde Umberto Eco'nun ya da elindeki gülü sallayan ona benzer bir keskin zekâlının önderliğinde sanal gerçekliğe karşı bir gösteriye katılırken
ve bir yaprak koparak dalından havuza düştü ve orada öyle kaldı göz kırpıp daireler çizerek
Karanlığın bir anda öldürebileceği bir yüzdü o gülüşün ya da ışığın aynı kolaylıkla incitebileceği bir yüz "Geceleri başka türlü düşünürüz" demişti bir keresinde bana uzanmış sırtüstü yatarken Sonra Cocteau'dan sözler aktarırdı “İçimde durmadan irkilttiğim bir melek olduğunu hissediyorum" derdi Sonra gülümser uzaklara bakar bana bir sigara yakar içini çekerek kalkar sevimli anatomisiyle gerinir elindeki bir çorabı paraşüt gibi bırakıverirdi yere
Ve yüreği deli gibi atarken onu kucaklayarak bağrına bastırdı, gözkapaklarını ve dudaklarını öptü, sonra kendisinden birazcık uzaklaştırıp yanaklarını avuçlarının içine alarak gözlerinin içine baktı, gözbebeklerinin içinde kendi küçücük yansımasını gördü, sonra yeniden öptü onu. Gözlerinin içindeki minicik görüntüsüne heyecanla bakıyordu, sonra da boğuk bir sesle, çıldırmış gibi şöyle dedi: "Bırak da kendimi öpeyim!" Gözlerini öpücüklere boğdu yeniden. Juan delirecek gibi olmuştu.
Raquel: "Benimle evlenmek mi? İyi ama, pisiciğim, bunun hiçbir anlamı yok!.. Biz ne diye evlenecekmişiz? Hem dini hem resmi nikâhla evlenmemiz bizi nereye götürür? Din derslerindeki kitaplarda bize öğrettiklerine göre, evlilik kurumu, iki insanı evlendirmek, evlenenleri kutsamak ve Tanrı adına evlatlar yetiştirmeleri için tesis edilmiştir. Bizim evlenmemiz mi? Biz zaten pekâlâ evliyiz! Kutsanmamız mı? Ay canım benim," ve bunu söylerken sağ elinin o incecik narin beş parmağıyla onun burnuna dokunuyordu, "bu saatten sonra ne senin işine yarar kutsanmak ne de benim. Tanrı adına evlatlar yetiştirmek mi... Tanrı adına evlatlar yetiştirmek ha!"
Reklam
Don Juan: "Söylesene bana Raquel'im, söyle bana," bunu söylerken sesi ağlar gibi çıkıyordu, "neden âşık oldun bana? Neden ele geçirdin beni? Neden kanımı iliğimi sömürüp irademi yok ettin? Neden beni bir kuklaya çevirdin? Neden beni eskiden olduğum gibi bırakmadın..?"
"yok başka bir cehennem yaşıyorsun işte ellerine bulaşmış kara incirin sütü ve kardeşinin kanı habil ile kabilin."
Hiç düşünmüş olmayan kişi ne bağışlayıcı, ne adil ne de merhametli olabilir, kötü ve kinci de olamaz. Hiçbir şey tahayyül etmeyen biri bir tek kendisini hisseder; insan türünün ortasında yapayalnızdır.
Desenin mucidinin aşk olduğu söylenir; sözü de icat edebilirdi, ama daha az memnuniyetle. Sözden pek memnun olmadığı için ona tenezzül etmez: Kendini ifade etmek için daha canlı yollara sahiptir. Büyük bir zevkle âşığının gölgesini çizen kadın ya ona bir şeyler söyleseydi! Bu fırça hareketini vermek için hangi sesleri kullanırdı?
Ulu Manitu
Kızılderili geleneklerine göre eski zamanlarda Kaatskill Dağları'nın en yabanıl oyuklarını koruyan bir Manitu ya da Ruh varmış ve her türlü kötülüğü ve ezayı kızıl adamların üzerine salmaktan muzır bir zevk alırmış. Bazen bir ayı, bir panter ya da geyik şekline bürünüp şaşkına dönmüş avcıyı sık ormanların içinden ve sivri kayaların arasından peşinde koşturup bitap düşürür ve sonra ho, ho diye bağırarak aniden ortaya çıkar ve avcıyı aşağı sarkan sarp bir kayalığın tepesinde ya da şiddetli bir taşkının ortasında dehşet içinde bırakırmış.
1.196 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.