Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Şervan Vurgun

Şervan Vurgun
@Solukmaviinokta
Sıkı Okur
(Dm yok, yorum yazabilirsiniz.) Olmak ne yorucu bir eylem, asırlardır koşuyor gibiyim.
Pamukkale Üniversitesi- Sosyal Bilgiler Öğretmenliği
231 okur puanı
Ocak 2021 tarihinde katıldı
97 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
19 saatte okudu
“Hakikaten sorumluluk yükü her şeyden, ölümden de ağırdır.”
Mustafa Kemal Atatürk
Mustafa Kemal Atatürk
ün Birinci Dünya Savaşı sırasında, böbrek hastalığı tedavisi nedeniyle Karlsbad’ta yazdığı hatıralarını Afet İnan kitaplaştırmıştır. Karlsbad günümüzde Çek Cumhuriyeti’nde yer alan bir kaplıca şehridir. Orada geçirdiği sürede Atatürk’ün bu anı defterinde onun bazen ilham veren bazen güldüren anılarını okuyoruz. Beyaz ekmeğe ne kadar düşkün
Karlsbad Hatıralarım
Karlsbad HatıralarımMustafa Kemal Atatürk · Sesle Kitap · 202184 okunma
Reklam
144 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
19 saatte okudu
Yürüyor umut, ayakları kan içinde.
Acıyı Bal Eyledik
Acıyı Bal Eyledik
değerlendirmeden önce
Hasan Hüseyin Korkmazgil
Hasan Hüseyin Korkmazgil
e değinelim. 1950 li yıllarda Afşin’de öğretmenlik yaparken Nazım şiirlerini okumakla suçlanıp görevinden atılmış, üç yıl hüküm giymiş, belki de bu yüzden şiirlerinde sıkça Nazım’a değinmiş. Hapis yıllarında Nazım Hikmet, Aziz Nesin gibi toplumcu şairlerle içli dışlı olmuş. 1920 li yıllardan sonra
Nazım Hikmet Ran
Nazım Hikmet Ran
ın
Acıyı Bal Eyledik
Acıyı Bal EyledikHasan Hüseyin Korkmazgil · Bilgi Yayınevi · 20161,701 okunma
160 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
31 saatte okudu
“İnsanlar davranışlarıyla değerlendirilir.”
Anton Çehov
Anton Çehov
Bu öykünün kurgusal yönünü gölgede bırakıp, daha çok felsefi ve tartışma temelli diyaloglarla yazmış. Derin psikolojik çözümlemelerle, felsefi,toplumsal,dini ve bilimsel tartışmalarla kurgunun altını doldurmuş. Konusu kocasını terk eden bir kadın ve dünya görüşü birbirinden farklı iki erkek arasındaki gerilim. Layevski karakterinin iç buhranını ve çevresinin ona yaklaşımını ve yargılamalarını ele almış. Bazı konularda bu karaktere kızsam da onu okumak güzeldi. Kitabın ilk kısmı biraz sıkıcıydı fakat ortalarında hareketlenmesiyle keyifli buldum. Sonlarda ise sorduğu sorularla derin düşüncelere daldırdı ve her satırının altını çizmek istedim. Son olarak bir alıntı: “Yaşam da böyledir... İnsanlar gerçeğin peşinde iki adım ileri, bir adım geri giderler. Yaşamın acıları, yanılgıları, sıkıntıları onları geriye atar ama gerçeklik sevgisi, direnç, irade ileriye, hep ileriye sürükler. Sonunda neler olacağını kim bilir? Böyle böyle gerçeğe ulaşacaklardır.”
Düello
DüelloAnton Çehov · Yordam Kitap Yayınları · 2020658 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
250 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
11 saatte okudu
İnsan ömrü de iki üç satırdan ibaret değil mi zaten?
İvan Bunin
İvan Bunin
in okuruyla sohbet eder gibi yazdığı bir öykü kitabı. Düşüncelerini dile getirirken okuyucusuna sorular sorarak okuyucusunu düşüncelerinin içine çekmeyi amaçlamıştır. Kitabın şu bölümü durumu özetlemektedir: “Ne kadar tuhaf değil mi? Hiç tanımadınız bir el hiç tanımadığınız bir insan kendi iç dünyasından küçücük bir ayrıntıyı, sizin yaşadıklarınıza tıpatıp benzer bir ayrıntıyı, sözcüklere sığdırılabilecek küçücük bir dokunuşla ifade ediyor ve ansızın onunla aranızdaki tüm mesafeler, zaman, alın yazısı ve içinde bulunduğunuz şartlar yani her şey anlamını yitiriveriyor. Onun düşünceleri sizin düşünceleriniz, onun duyguları sizin duygularınız oluveriyor ve yazarınızla ortak bir noktada buluşuveriyorsunuz. Mademki duygular ve acılar ortaktır o halde benim size yazıyor olmam, sizinle bir şeyi paylaşmak istemem ya da biri şeyden yakınmam da gayet normal karşılanmalıdır.” Okuması çok keyifli ve sürükleyici olan bu Rus klasiği pek bilinmemekle beraber okunmaya değer bir kitap.
Gençlik ve Yaşlılık, Meçhul Dost
Gençlik ve Yaşlılık, Meçhul Dostİvan Bunin · Sesle Kitap · 202016 okunma
293 syf.
7/10 puan verdi
·
23 günde okudu
İçimizde bir delilik gizli, fakat bazılarımız normal davranmakta başarılı.
Sana Gül Bahçesi Vadetmedim
Sana Gül Bahçesi Vadetmedim
uzun bir incelemeyi hakeden otobiyografik, psikolojik kurgu türünde bir kitap. Birkaç kere yarım bırakmayı düşünsem de devam edip bitirince yararlı buldum. Akıcılığı az fakat bu kitabı bitirdiğinizde şizofreninin uçsuz hayal dünyasında, deliliğin sınırlarında gezmiş, toplumun ve ailelerin akıl hastalıklarına yaklaşımını daha iyi anlamış
Sana Gül Bahçesi Vadetmedim
Sana Gül Bahçesi VadetmedimJoanne Greenberg · Metis Yayınları · 202114bin okunma
Reklam
484 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Sürüden ayrılmanın en iyi yolu okumaktır.
Orta Zekâlılar Cenneti
Orta Zekâlılar Cenneti
için küçük bir kütüphane diyebiliriz. 1991 yılında yayımlanmasına rağmen, sanatın, siyasetin, toplumsal değerlerin, eğitimin, insani değerlerin yozlaşmasıyla birlikte genişleyen ve etki alanı artan ‘orta zekalı’ kitleyi anlatır. "Orta Zekâlılar Cenneti'ni yazdığım yıldan bu yana, Türkiye'de ve dünyada çok şey değişti
Orta Zekâlılar Cenneti
Orta Zekâlılar CennetiZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 20205,4bin okunma
80 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
2 saatte okudu
Kibir ve gösterişin psikolojisi ve gözden düşmüş bir kraliçe
Stefan Zweig
Stefan Zweig
insanın egosunu, hırçınlığını, acınası doğasını, aristokrat Madam de Prie ile başarılı bir şekilde anlatmıştır.Hırs, kibir ve sahtekarlık içindeki bir kraliçenin gözden düşüşünü anlatır. Kral tarafından azledilerek bir taşra köyüne sürgün edilen Madam Prie yeniden tanınmak ve gözden düşmemek için taşra da davetler düzenliyor , müsrif sosyete yaşamına devam etmeye çalışıyor fakat o artık yaşlanmış, şanını kaybetmiş bir kraliçedir. Kendini eğlencelere vurarak, gözlerin üzerinde olması için ne yaparsa yapsın fayda etmez. Artık onun için hazin son kaçınılmazdır. Hiç olmazsa ölerek akıllarda kalmak ister fakat bu nafile bir çaba olur. “Ölümüyle yakalamaya çalıştığı ölümsüzlüğe ulaşamamıştı.”
Bir Çöküşün Öyküsü
Bir Çöküşün ÖyküsüStefan Zweig · Panama Yayıncılık · 201777,2bin okunma
132 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
2 saatte okudu
Düş dediğin de nedir? Hayatımız da zaten düş değil mi?
Bu kitaba başlarken her zamanki gibi karamsar bir
Fyodor Dostoyevski
Fyodor Dostoyevski
okuyacağınızı düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Başlarken karamsar ve nihilist bir giriş yapsa da bitirirken mutluluğu tasvir eden umut dolu bir Dostoyevski görüyorsunuz. Hiçbir şeyin yaşamaya değer olmadığına karar verip intihar etmeye karar veren, revolverle kafasına sıkmayı netleştirmiş, hayata karşı müthiş derecede kayıtsız bir adamın, küçük bir kızla tanışmasıyla başlayan içsel yolculuğunu anlatır. Son bölümde gördüğü düşü anlatır. Bu düş aslında hayal ettiği hayatı tasvir eder. “Tüm bunlar bir düş olmayabilirdi de çünkü burda öylesine bir hakikat işlenmişti ki bunun sadece bir düşten ibaret olduğunu söylemeye dilim varmıyor.” Çok kısa olmasına rağmen düşündüren, oldukça keyifli bir kitap.
Gülünç Bir Adamın Düşü
Gülünç Bir Adamın DüşüFyodor Dostoyevski · Helikopter Yayınları · 20161,472 okunma
360 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
AZ bazen çoktur.
Hakan Günday
Hakan Günday
Kitap “ Altı yaşındaydı ve altı yaşında ölecekti.” cümlesiyle başlıyor. Bu, roman boyunca yaşayacağımız sarsıntıyı özetliyor aslında. Roman iki ana karakter üzerinden ilerliyor. Derdâ ve Derda. Biri kız biri erkek. Kız olan Derdâ on bir yaşında bir tarikat şeyhine gelin giderek ölümden beter bir hayata sürükleniyor. Cinsel şiddete uğruyor
Az
AzHakan Günday · Doğan Kitap · 201921,3bin okunma
76 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 saatte okudu
Vicdan mı, kanun mu?
Sophokles
Sophokles
Antigone, dönemin hükümdarı Kreon’a yani iktidara başkaldıran,inandığı değerler uğruna ölümü göze almaktan korkmayan bir kadın karakterdir. Sophokles tarihin ilk güçlü kadın karakterini yaratmıştır Antigone ile. Eser kanun ve vicdan çatışması üzerine yazılmıştır. Aslında Antigone’un amacı kanunlara karşı gelmek değil, içindeki vicdan yüküdür. Fakat hükümdar Kreon bunu kanuna karşı gelmek olarak algıladığından durum politik bir hesaplaşmaya döner. Antigone ölen abisinin cesedini gömmek ister fakat bunun tersini buyurmuş olan Kreon buna çok kızarak, Antigone ve kız kardeşini ölümle cezalandırır. Haksız bir hüküm olduğuna karar verdiğinde geç kalmış olur ve tüm ailesini kaybederek felakete uğrar. “-Bir kişinin malı olan devlet,devlet değildir. -Devlet onu idare edenin değil midir? -Ancak bir çölde tek başına hâkim olabilirsin.”
Antigone
AntigoneSophokles · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20224,716 okunma
Reklam
78 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 saatte okudu
Kıyamet kopsa da son söz özgür düşüncenindir!
Zincire Vurulmuş Prometheus
Zincire Vurulmuş Prometheus
Aiskhylos
Aiskhylos
Antik Yunan döneminin politik bakışıyla yazılmış Aiskhylos’un günümüze ulaşabilen nadir piyeslerinden biridir “Zincire Vurulmuş Prometheus”. Zeus ve Prometheus ile başlayan sonraki iki kuşak boyunca devam eden çatışmayı anlatır. Prometheus tanrısal düzene kafa tutarak ateşi tanrılardan çalıp insanlara vermiştir. Bu ateş, uygarlığı ve bilimi temsil eder. İnsanlara sayıları, sesleri, üretmeyi,sanatı vs. anlamanın bilgeliğini vermiştir.Bu yönüyle insanların kahramanı diyebiliriz Prometheus için. Prometheus başlangıçtan beri insanlardan yana olmuş, Olymposlu tanrıların egemenliği yerine,insanların egemenliğini getirmek istemiştir. Benimsediği iki değer yargısı vardır: Bilinç ve özgürlük. Bu uğurda Zeus’un gazabından çekinmez,her türlü belaya razı gelir. Bakıldığında Zeus özgür, Prometheus köle görünse de, aslında durum tam tersidir. Zeus her ne kadar zorba gücü temsil etse de, “önceden gören” anlamına gelen Prometheus bir kahindir. Zeus, Prometheus’un öngörü yeteneği sayesinde tahta çıkmıştır ve aslında ateşi insanlara vermesinden ziyade onun bu öngörü yeteneği nedeniyle,onu kendine rakip görmektedir. Yani fiziken Prometheus zincire vurulmuş olsa da, korkuları nedeniyle asıl zincire vurulan,köle olan Zeus’tur. “Akıl gücü kaba güçten üstündür,düşünceye gem vurulamaz.” Bu tragedya mitoloji sevmeyenlerin bile keyifle okuyabileceği bir eser çünkü Aiskhylos, fantastik olaylardan çok adaleti, zorbaya karşı gelmeyi,yalın bir dille ustaca anlatmıştır.
Zincire Vurulmuş Prometheus
Zincire Vurulmuş PrometheusAiskhylos · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20197,3bin okunma
260 syf.
8/10 puan verdi
·
5 günde okudu
“İMDAT, ÖYLEYSE VARIM!”
Jean-Paul Sartre
Jean-Paul Sartre
Bulantı
Bulantı
Sartre’nin varoluşçuluk felsefesine göre insan, manasız bir hayat içinde fazlalıktır,saçma bir varlıktır. “Ve ben(yumuşak,güçsüz,müstehcen,sindirim yapmakla meşgul,kara düşüncelerle salınan) ben de fazlalıktım. Ölümüm bile fazlalık olacaktı. Cesedim de, kanım da fazlalık olacak.” Varlığının fazlalık olduğunu düşünmek, hayata hatta bedenine karşı tiksinme hali yaratır. Bu tiksinme haline “Bulantı” adını verir. “Var olmaktan tiksinmekten yorgun.” Hayatın içinde,bir ağacı izlerken, cansız bir nesneye bakarken, hatta vücudunun uzuvlarına karşı bile (kolundan bahseder) varlığın saçmalığını farkedince bulantı yaşar. Bu bulantı onu hem dış dünyaya, hem de bedenine yabancılaştırır. Romanın baş kahramanı Roquentin bulantıyı şöyle tanımlar: “Bulantı bırakmadı beni. Ama bir dert gözüyle bakmıyorum artık ona. Benim için bir hastalık nöbeti olmaktan çıktı: Bulantı benim çünkü.” Kişi varlığının altında ezilir, bu da bulantıyı beraberinde getirir. Bulantı bireyin varoluşunun farkına varması ile başlar. Çünkü insan varoluşundan kurtulamayacağına göre bulantıdan da kurtulamaz.
Bulantı
BulantıJean-Paul Sartre · Can Yayınları · 202122,8bin okunma
159 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 saatte okudu
Darısı bizim ‘Sırça Köşk’e!
Sabahattin Ali
Sabahattin Ali
Öyküyü okurken akla gelen ilk soru halkın bir ‘Sırça Köşk’e ihtiyacının olup olmadığıdır. Halk kendi kendini idare edebiliyorken üç aylak gelip şehrin bir sırça köşke ihtiyacı olduğuna ikna ederek halkın elinde ne var ne yok bitirir. Halk isyan edince ellerinden aldıkları son koyunun kellesini dağıtırlar baştakiler. Verdikleri kellelerde beyin, dil ve göz yoktur. Niye diye sorulunca, siz beyni pişiremezsiniz, dili yemeyi bilmezsiniz, göze ihtiyacınız yok, derler. Öfkelenen birinin fırlattığı kelle sırça köşkü dağıtınca tüm halk aynı şeyi yapıp sırça köşkü yerle bir eder, içindekiler ölür. Yazar öykünün sonunu “Sakın tepenize sırça köşk kurmayınız.Ama günün birinde nasılsa böyle bir sırça köşk kurulursa,onun yıkılmaz,devrilmez bir şey olduğunu sanmayın. En heybetlisini tuzla buz etmek için üç beş kelle fırlatmak yeter.” diye bitirmiştir. Fazlasıyla saf bir halk, sömürmeye hazır liderler. Sonuç yıkılsa da tarih boyunca yeniden inşa edilen köşkler. Burda suçlu halk mıdır yoksa sırça köşkte sefa sürenler mi?
Sırça Köşk
Sırça KöşkSabahattin Ali · Akçağ Yayınları · 201956,5bin okunma
622 syf.
10/10 puan verdi
·
63 günde okudu
Vedalaşması oldukça zor olan, Gonçarov’un eşsiz klasiği ‘Oblomov’
İvan Gonçarov
İvan Gonçarov
Oblomov yaşadığı dönemin feodal düzeninde sosyal bir sınıfa ait olsa da,asla bir ‘Efendi’ gibi yaşamamış, kendi içinde savaş veren ve incelendiğinde toplumun her kesiminde görebileceğimiz bir karakter. Kitabı okurken ilk bölüm zorlasa da devamında bitirmek istemiyor, İlya İlyiç, Olga,Zahar Ştoltz ile vedalaşmak istemiyorsunuz. Çünkü Gonçarov bu eserinde hem çok gerçekçi hem de insanı kendisiyle yüzleştiren karakterler yaratmış. Bu karakterler hayalî değil, herkesin ruhunda bir parça bile olsa benzerlikler bulabileceği şekilde yaratılmış. Oblomov her ne kadar tembellik ile özdeşleştirilse de öyle olduğunu düşünmüyorum. Aslında geçmişte bir devlet dairesinde çalışmış, idealleri olan, potansiyeli yüksek ve kültürlü biri. Yaşam tarzından memnun olmayan,sorununun farkında, çözümünün ne olduğunu bilse de,planlarını uygulamakta zorlanan biri. Hayatı farkında olduğu gerçeklikle olumsuz gören,hayatını boşa harcamış ölüp gitmiş. Ştoltz’un dediği gibi “Sebep mi? Sebep Oblomovluktu.” Okudukça aslında özellikle günümüzde umutsuzlaştıkça hayata karşı Oblomovluğun da yaygınlaştığını görüyorsunuz.
Oblomov
Oblomovİvan Gonçarov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202139,3bin okunma
64 syf.
9/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Özgür düşünce
John Stuart Mill
John Stuart Mill
Popüler olmayan herhangi bir görüşü savunanların,az ve etkisiz olmalarından dolayı her türlü saldırıya açık olduklarını savunurken, yanlışlığından emin olduğumuz bir düşüncenin bile özgürce tartışılabilmesinin toplum açısından ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor. Gerekli ön çalışmalar yapıldıktan sonra, hatalı bir düşüncenin bile gerçeğe,düşünmeden belirli bir görüşe tutunanların doğru görüşlerinden daha çok şey kattığını anlatıyor. Düşünce özgürlüğünün gerekli olmasının en önemli nedeni herhangi bir görüş susturulmuşsa, o bilebildiğimiz kadar doğru olabilir.Susturulan görüş yanlış bile olsa içinde bir doğru parçası barındırabilir.
Düşünce ve Tartışma Özgürlüğü Üzerine
Düşünce ve Tartışma Özgürlüğü ÜzerineJohn Stuart Mill · Can Yayınları · 20202,911 okunma
56 syf.
·
Puan vermedi
Kitabın ilk bölümünde yazarın aile hayatı,evliliği, çocukları ve felsefesine kısaca değinilmiş ve devamında eserleri, neyi savunduğu, felsefesi yalın bir dille anlatılmış. Camus’nun hayat felsefesini en basit şekilde özetlemiş. Diğer felsefecilerin aksine intiharı savunmayan, hayata sıkı sıkıya bağlı bir yazar. Yaşam için mücadele etmelidir insan ona göre. Yaşam absürtlükten ibaret ise o halde üretmeli ve yükü alınmalıdır.
Albert Camus - Başkaldırıyorum, O Halde Varız!
Albert Camus - Başkaldırıyorum, O Halde Varız!Hamza Celaleddin · Destek Yayınları · 2020762 okunma
Reklam
768 syf.
·
Puan vermedi
Ölüm Korkusu
Jaques Charon ölümle ilgili üç tür ölüm korkusu olduğunu belirtir :(1)ölümden sonra meydana gelen şeyler,(2) ölmek olayı,(3)olmanın sonra ermesi. Ölmek olayı ve olmanın sona ermesi aşamasında asıl korku merkezinin üçüncü aşama yani yok olma, sona erme olduğunu vurgular. Xenon,’un ölüme bakışı ise buna yanıt niteliği taşıyor. “Ölümden korkmuyorum, ben varken ölüm yok, ölüm varken ben yokum.” Bu da ölümden değil,yok olmaktan korktuğumuzu destekliyor. Yok olma korkusunun temeli de Charon’un birinci aşamada belirttiği ölümden sonra meydana gelen şeyler hakkında kesin bir fikrimizin olmamasından kaynaklanıyor. Natalie Babbit: “ Ölümden korkmayın, yaşanmamış bir hayattan korkun. Sonsuza dek yaşamak zorunda değilsiniz, sadece yaşamak zorundasınız.” der. Natalie Babbit’in görüşü akla Yaşamaya Dair şiirini getiriyor : “Yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, Yani bütün işin gücün yaşamak olacak. Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, Yetmişinde bile, meselâ, zeytin dikeceksin, Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, Ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, Yaşamak yani ağır bastığından.
Varoluşçu Psikoterapi
Varoluşçu PsikoterapiIrvin D. Yalom · Kabalcı Yayınevi · 1999853 okunma