Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
Sirius Black
Sirius Black
@SrsBlack
İnstagram : birkahvebirkitap
Fen Bilimleri Öğretmeni
219 okur puanı
Mart 2018 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
okurken bu kadar guldugum bir kitap hatrlamiyorum :) Mehmet sen nasil bir adamsin bu kadar asik.. Bu kadar deli.. Bu kadar hircin.. .
Yeliz sen nasil bir kadinsin ki deli karadeniz erkeğinin yelkenlerini suya indirtiyorsun... .
Uzun suredir bu tarz okudugm kitaplarda hep bahsetmisimdir ilahlastirilan bir erkek ve ezik kiz oluyrdu.. Yazar karakterlere gerektiği kadar rol vererek ne birini yükseltmiş ne de değerini alcaltmis ikiside es düzeydeydi ve bu beni müthiş mutlu etti.. .
Yazarın Kafes kitabı ile ilgili olan yorumları da Gölün Dibindeki Ev ile ilgili olan yorumlarını da okudum. Herkes Kafes'ten sonra bu kitabın hayal kırıklığı olduğunu belirtmiş. O nedenle Kafes'i okumadan okuyayım ki bende de o hayal kırıklığını yaşatmasın diye düşünerekten ilk bu kitabını okumuştum. Yorumlardan sonra da pek bir beklentiyle başlamamıştım. ( Nalet olsun içimdeki kapak sevgisine- Kapağı çok güzel ama. ) İyi ki de beklentisiz başlamışım. Çünkü kitap beklentisizliğim de altında kaldı. Yazarın anlatımı aslında güzeldi ama ne anlattığı için aynı şeyi söylemem mümkün değil. Eğer ki o arka kapakta yazan insanın okuyunca ne olabilir düşüncelerine daldığı korku gerilim ögeleri olsaydı sevebileceğimi düşünüyorum.
Öncelikle kitap kapağında Tessciğimin yorumunu görünce hemen başladım. Ama ilk 50 sayfayı geçince bile nedense kitabın içine giremediğimi hissettim. Yazarın dili beni biraz rahatsız etti. Basit cümleler ile yazılmış bir kitaptı. Okudukça olay örgüsünün içine çekildiğimi kafamda tilkilerin dönmeye başladığını söyleyebilirim. 150 lere geldim olay çözüldü. Eee? Kafamda deli sorular, derken baktım ki çözülen aslında buzdağının görünen kısmıymış.
Dedektifin çocuk kaçırma olaylarına bakış açısı ve her detayı düşünmesi gerektiği zamanın kriktikliği, Anne ve Marco'nun psikolojisi ve sırlarını yavaş yavaş öğreniyoruz. Kitapta sırrı olmayan kimse yok sanırım. Herkes birilerinden bir şeyler saklıyor.
Anlatımını pek sevemesem de kurgusunu gerçekten çok beğendim. Olay içinde olay, Pat diye sonuca gitmek yerine, birikimlerle, olaydan olaya sonuca gitmeyi, bir yerde bulmaca çözmeyi seviyorsanız kitaba şans verebilirsiniz. Zaten polisiye bir dizinin bir bölümünü izliyor gibi hissediyorsunuz.
Okur Takip Önerileri
Kitap polisiye-gerilim bir gençlik romanı. Dedektifler, kaçmalar, kovalamacalardan ziyade daha sakin, başsavcılığın cinayeti araştırması şeklinde ilerliyor.
Kitabı genel olarak düşününce beğendim. Ama nedense polisiye - gençlik kitabı olması beni tam tatmin etmedi. Olayların ilerleyişinde hep gençlerden ziyade ben açıkçası usta bir karakter aradım. Bu da bir alışkanlıktan olsa gerek; gözüm alışmış hep afilli dedektiflere
Bunun dışında kitabın tarzı, yazarın dilin dili çok hoştu. İnsanı yormayan, çabuk okunan, yalın bir anlatımı vardı. Olayın iki taraflı anlatılması, kısa sayfalar halinde katilin düşüncelerine yer verilmesi ve bölüm başlarında gösterilen kısa mesajlaşmalar güzel detaylardı.
Yazar kitabın sonuna kadar katili saklamayı çok iyi başarmış, kitap aralarında da ufak sürprizler ile beni şaşırtmayı başardı.
Önerebileceğim bir kitap. Şans verin derim.
Ailesini kaybeden Andrew (Drew - Andy), kendisini hastanenin kapıları arkasına kapatmıştır ve kendisine küçük bir dünya kurmuştur. Tek uğraşı Hasta F dir.
Ta ki acılar içinde hastaneye gelen yanık çocuk Rusty ile tanışana kadar.
---
Kitap gerçekten de adı gibi sıradışı bir kitaptı. Bir süredir beni böyle etkileyen bir kitap okumamıştım. Yazarın dili son derece sadeydi ekstra hiç bir şey yoktu ama yarattığı karakter o kadar tatlı ve etkileyiciydi ki sizi kitaba bağlıyor resmen. Andrew ne kadar da kibar, dost canlısı, başkaları için kendinden bile vazgeçmeye hazır bir çocuk... Anlatmanın çok mümkün olmadığını düşünüyorum...
Kitaptaki neredeyse bütün karakterleri çok sevdim, özellikle Lexi ve Trevor... Andrew ve onların arkadaşlığı, ilişkileri, Rusty ile olan durumu, hastane çalışanları ile yaşadıkları, Peder Mike ile sohbetleri, Arnold ile tabela çizimleri ve daha bir çok şey bana göre çok hoştu.
Yeri geldi hüzünlendim, yeri geldi kızdım, yeri geldi gülümsedim. Bir kitapta tüm duyguları yaşadım.
Kesinlikle öneriyorum, okumanız gerek diyorum.
Keşke içinde bir kaç argo kelime olmasaydı da çocuklara da rahatlıkla önerebilseydim.
Baş kahramanımız, Moskova Üniversitesi'nde çalışan çok başarılı bir profesör. Raçinski... Herkes ona gıptayla bakarken o radikal bir karar alarak görevinden istifa ediyor ve köyüne sıradan bir öğretmen olarak gidiyor. Çevresindeki herkes ise onun delirdiğini düşünüyor. Fakat aradan zaman geçince gerek çevresi gerekte tüm okuyucular sevgili profesörümüze hak veriyorlar.
Yazarın Beyaz Zambaklar Ülkesinde kitabını okumuş ve o günden beri de büyük bir hayranıyım. Kesinlikle hayatımda çok önemli yere sahip bir kitap oldu. İdealist öğretmenden aynı tadı aldım mı? Gönül rahatlığıyla evet diyemeyeceğim ama bu tabi ki kitabın kötü olduğu anlamına gelmiyor. Petrov yine kalemini konuşturmuş. Bir öğretmenin neler yapabileceğini görünce, keşke dedim. Keşke herkes bu şekilde düşünse... Keşke... Hikayenin gerçek bir olay olması da ayrı bir güzeldi. Keşke dediğim tek kısım; Raçinski'nin köy hayatına çocuklarla olan durumuna ve o dönemde yaşadığı zorluklara daha fazla yer verilmemesi oldu.
Kadınların tek dertlerinin dış görünüşleri olduğu, erkeklere hizmet için yaratıldığı bir dünya düşünün.
Kızlar artık doğumla meydana gelmiyor, erkekler için özel olarak tasarlanıyor ve 16 sına gelene kadar bir okulda eğitim görüyor. Eğitim demişken yanlış anlaşılmasın. En önemli ve geçmeleri gereken dersleri; güzellik ve bir erkeğe nasıl hizmet
Kitap tam sekiz adet birbirinden güzel ve anlamlı öyküden oluşuyor. Öyküler psikodramanın, Büyü Dükkanı adlı tekniğinden esinlenilmiş. Kitabın başında yazar okuyucular için 2 sayfa teknik ve kitabın oluşum süreci hakkında bilgi vermiş ki bu benim gibi ilk defa bu teknik ile ilgili bir şeyler okuyan okuyuculara yol gösterici nitelikte.
Öykülerde Büyü Dükkanı isimli bir mekanımız var ve insanlar bu yere oradaki satıcıyla pazarlık yaparak istedikleri şeyleri almaya geliyorlar. Aşk, hırs, adalet ve bunun gibi olaylar birer öyküye konu olmuş durumda ve her öyküde okuyucuya verilen mesaj gayet açık bir şekilde sunulmuş.
Küçük yaştan büyük yaşa kadar herkese hitap eden bir eser ortaya çıkmış.
Kitapta iki ana karakterimiz var. Hayallerini gerçekleştirmek için ülke ülke gezen Menekşe ve ünlü iş adamı, İtalyan badem şekeri Ricardo La Rossa.
Tanışmaları biraz klasik başlıyor, kitap klasik kurgu üzerinden ilerliyor ama Tuğçe Sargın kelimeleri, cümleleri ile karakterlerin duygusunu okuyucuya çok güzel yansıtmış. Kitabın ilerleyişini tahmin etmeme rağmen Rico ve Menekşe arasında geçecek diyalogları, Menekşe'nin ruh halini, Rico'nun jestlerini ( ahh tatlım benim) merak ederek okudum ve zaten bir gecede bitirdim kitabı.
Ama yazara çok kıl olduğumu da belirtmeden edemeyeceğim. O son neydi öyle ya. Rico halleder, Menekşeyi mutlu edecek bir şey bulur derken "N'oluyor yahu?" oldum. Aslında sonradan düşününce böyle bir sonun daha iyi olduğunu düşünmeye başladım.
Her zaman hikayelerden gökten 3 elma düşmüyor, her zaman her hikayenin sonu sonsuza kadar mutlulukla bitmiyor. Bunu da fark etmek lazım.
ana karakterimiz George 40 lı yaşlarına gelmek üzere, sıradan bir hayatı olan biridir. 20 yıl önce eski sevgilisi ortadan kaybolmuştur ve George zaman zaman onu düşünür ve gördüğü yüzlerde onu arar. Birden bu eski sevgilinin ortaya çıkmasıyla George 'un hayatı sıradanlığından çıkacak ve hareketli günler onu bekleyecektir.
Yazarın ilk kitabını okumadığım için ikisini karşılaştıramayacağım maalesef. Yazarın anlatımını çok beğendim sadece akıcı bir dil kullanmış, okucuyu yormuyor ki zaten sayfa sayısı bakımından da düşünüldüğünde bir kaç saatte bitecek bir kitap. Kitabın kurgusu da bana göre son derece iyiydi herhangi bir boşlukta yoktu.
George için biraz üzülmedim desem yalan olur. Sadece o kitabın sonunda bütün olayları anlatmasını sevmedim bir şekilde zaten okuyucu olanı biteni kendiside çıkartabiliyor. Neyse umarım ikinci kitap gelir sonu biraz havada kaldı.
Açıkcası başlarken biraz abartıldığını düşünüyordum ama kesinlikle öyle olmadığını anladım.
Deamon anlatılamayacak bir karakter ve onun gibi bir öküzün(?) karşısına da Katy gibi güçlü bir karakter yazılması da hoşuma gitti.
Yazarın yazım tarzını daha önce okumuş olduğun kitabında da beğenmiştim zaten. Sanırım favori yazarlarım arasında yerini almak üzere.
Marsilya'yı eli kanlı katillerden, hüküm gitmemiş suçlulardan temizlemeye kararlı bir seri katil... Güzel bir olay örgüsü olmasına rağmen, istediğim tadı alamadım. Bazı kısımlar hızlıca atlanmış, askıda kalmış bölümler.. Birde dedektif Marie ve karmaşık gönül ilişkileri...
Kitap bize Genetik Mühendisliğinin getir-ebil-eceği tehlikeleri kan donduran bir şekilde anlatıyor. Kesinlikle o tarihlerde yazılıp böyle bir kurguya sahip olması çok etkileyiciydi.
DNAsı değiştirilmiş bir şekilde anne karnından doğan bebekler ve onların yapabildikleri... Şimdiye kadar siz de hiç Cook okumadıysanız bir an önce okuyun,
Kanlı Hesaplaşma da zevkle okuduğum bir kitap oldu. Kurgusu hem dikkat çekici hem de çok iyi kurgulanmıştı. Yazarın diğer kitabı Vahşi Adaleti de beğenerek okumuştum. Bundan sonra ne yazsa okurum diyebileceğim yazarlar arasında yerini almış bulunmakta kendileri.
Üç çocuk kaçırılır ve sadece 2si evine geri dönebilir. Bu olaydan 5 yık sonra vahşi bit şekilde bir aile katledilir. Geriye sadece 13 gün yazısı kalmıştır.
Kalın bir kitap olmasına rağmen kısa sürede bitirdim. Dili akıcı, kurgusu iyi ve merak uyandırıcıydı. Yazar okuyucuya bir çok soru işareti bırakmıştı. Bir çok kısımda tahmin edilebilir olsada sonunda beni ters köşe yaptı. Sonuyla ilgili farklı düşüncelerim vardı.
Dedektif Maddison'ın düşünce tarzı ve olaylara yaklaşımı kitabı daha iyi yapmış.
Çok yüksek beklentiyle başlamamıştım ama elimden bırakamadım hemencik okudum
