"Ben ne okudum ? Ben mi okudum , bir başkası mı? "dedirtecek bir kitap. Aslında tarihsel olarak bildiğimiz olaylar haylaz bir antikacı anlatıcının elinde öyle güzel bozuluyor ki ( ya da tamir mi ediliyor?) kendine hayran bıraktırıyor. Antikacı dememin sebebi kitapta böyle bir karakter olması değil. Anlatıcı resmen zamanın uçlarını yeniden bağlarken gereken eşyaları ve kişileri antikacı gibi topluyor .
Birçok ülkeye, özellikle"özgür ve hümanist" Batı'ya (!) lafını esirgemezken kendi ülkesinin politikalarını da es geçmiyor. Belki de hepimizin düşünü gerçekleştirmeye çalışırken anlatıcı kendini tüketiyor.
Filolog olmasından dolayı Gospodinov yeteneklerini öyle güzel sergilemiş ki hayalde romanı ne kadar zorladıysa dilde de zorlamış. Bu zorlamayı ses düzeyine kadar indirebilmiş. Beni en çok etkileyen tarafı alanım olmasından dolayı bu kısmı oldu.
Tabii bunu yaparken romanda ana konuyu işlerken takip ettiği temel hattan sapmadan vermesi de romancı olarak başarısını ortaya koyuyor.
Normalde hızlı okuyan biriyim. Bu romanda her cümleye dikkat etmek istedim. Gereksiz cümle var mı diye titizlikle baktım. Romanda hormonlu anlatım yok. Her bölümdeki cümleler güçlü bir ordu gibi anlatıcının amacına hizmet etmiş .
Booker ödülü alan Zaman Sığınağı, folklorik ögeleri ve pek bilmediğimiz Bulgaristan tarihine açılmasıyla da farklı bir eser.