İnsan mizacının gurura özellikle eğilimli olduğuna ve herhangi gerçek ya da uydurma erdemlerinden ötürü gurura kapılmayan kimselerin çok az olduğuna inanç getirmiş bulunuyorum. Kibirle gurur, çok zaman aynı anlamda kullanılmalarına karşın aslında ayrı ayrı şeylerdir. Bir insan kibirli olmadan da gururlu olabilir. Gurur daha çok bizim kendi kendimizi değerlendirmemizle ilgilidir; kibirse başkalarına kendimizi ne şekilde satmak istediğimizle.
Düşkün bir insanın arzularına çirkince kapılmak ne kadar kötüyse, değerli bir insana kendini güzel bir şekilde vermek o kadar iyidir. Düşkün dediğimiz; orta malı sevgiye düşen, candan çok bedeni seven adamdır. Bu sevgi uzun sürmez, çünkü sevilen şey sürekli değildir. Asıl sevdiği şey, sevgilinin bedeni bir çiçek gibi solar solmaz, sözler, antlarla birlikte sevgi de uçar gider. Bir insanı, içi güzel diye sevense ömür boyu sever, çünkü sürekli bir şeye bağlanmıştır.
Benim için ben, kendim olan bu yabancıya? Onu nasıl görmeyecektim? Onu nasıl tanımayacaktım? Onu sonsuza dek yanımda, içimde, başkalarının gözünde, kendi gözümün dışında taşımaya nasıl yazgılı kalacaktım?