Evlilik yoluyla Burgonya, Macaristan ve Bohemya'yı topraklarına katan Avusturya hakkında o dönem söylenmiş bir deyim vardır. "Tu, Felix Austria, nube" anlamı "Başkaları savaşır ama sen neşeli Avusturya, sen evlenirsin".
İncelemeyi okumaya başlamadan önce bu incelemenin kitabın rasyonel anlatımını değil bende bıraktığı izleri içerdiğini belirtmek isterim.
Lisans eğitimim devam ederken düzenli okumaya henüz başlamış benim için ne büyük bir nimet olmuştu Otomatik Portakal. Yazım diline alışmak zaman almış olsa da sürükleyici hikaye ve karanlık dünyası beni içine çekmişti. Kitabı okuduktan yıllar sonra bu incelemeyi yazıyorum. Şöyle bir düşündüm hala hatırlıyor muyum olay akışını acaba diye... Her bir satır aklımda halen.
Distopyaları oldum olası sevmişimdir. Karanlıklar içinde geçen küçük hikayelere ise aşığım. "Dünyayı kurtaran adam" değil de "kendini kurtaran adam" öyküleri beni daha çok içine çeker. Otomatik Portakal'da beni en çok etkileyen unsur da buydu sanırım. Birinci bakış açısıyla yazılmış eserde kahramanımız bu karanlık dünyanın mağduru değil tam anlamıyla kaosun sebeplerinden biri. Bu özelliğiyle bende yeri her zaman ayrı olmuştur. Kötü adamın gözünden olaylara şahit olmak... Hoş bu dünyada iyi olan kimse de yok.
Eser bende sıklıkla "İyilik tercih değil de zorunluluk olursa bir anlamı kalır mı?" sorusunu sormama neden oldu. İyilik ve kötülüğün birbiriyle içiçe olduğu öğretisi bana her zaman biraz fazla romantik gelmiştir. İşte eser böyle düşünen birini bile kendisiyle çelişmesine sebep olacak sorular sordurtmayı başardı. Bugün düşündüğümde bu çelişki beni ileri götürmüş. Kendimi geliştirmemi sağlamış. Bu gelişimde Otomatik Portakal'ın da etkisinin olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.
Otomatik PortakalAnthony Burgess · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 200991,5bin okunma