Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

The Hermit

The Hermit
@TheHermit
Sıkı Okur
İstanbul
19 okur puanı
Mayıs 2023 tarihinde katıldı
412 syf.
7/10 puan verdi
·
51 günde okudu
Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens
Hayvanlardan Tanrılara: SapiensYuval Noah Harari
8.7/10 · 36,5bin okunma
Reklam
Geçtiğimiz on yıllarda nihayet insanların durumuyla ilgili bazı somut gelişmeler sağlayabildik ve kıtlığı, salgını ve savaşları azaltabildik. Öte yandan, diğer hayvanların durumu her zamankinden daha hızlı kötüleşiyor. Dahası, insanların yapabildikleri olağanüstü şeylere rağmen hedeflerimiz konusunda emin değiliz ve her zamanki kadar memnuniyetsiziz. Kano ve kadırgalardan buharlı gemilere ve uzay mekiklerine vardık ama kimse nereye gittiğimizi bilmiyor. Her zamankinden daha güçlüyüz ama bunca güçle ne yapacağımızı bilmiyoruz. Daha da kötüsü, insanlar her zamankinden daha sorumsuz gibiler. Uymamız gereken yegane yasalar fizik yasaları ve kendi kendini yaratmış küçük tanrılar olarak kimseye hesap vermiyoruz. Diğer hayvanları ve etrafımızdaki ekosistemi sürekli mahvediyoruz ve bunun karşılığında sadece kendi konforumuzu ve eğlencemizi düşünüyoruz, üstelik tatmin de olmuyoruz. Ne istediğini bilmeyen, tatminsiz ve sorumsuz tanrılardan daha tehlikeli bir şey olabilir mi?
Sayfa 406Kitabı okudu
• Tüketimci etiğin doğuşu ve gelişmesi, en çok gıda piyasasında belirgindir. Geleneksel tarım toplumları açlığın gölgesinde yaşarlardı, günümüzün müreffeh dünyasındaysa en başta gelen sağlık problemlerinden biri obezitedir. Üstelik bu hastalık, sürekli hamburger ve pizzayla tıkınan fakirleri, organik salata ve meyve yiyen zenginlerden daha çok etkiliyor. Her yıl ABD nüfusu diyetlere, dünyanın geri kalanının tamamındaki aç insanları beslemeye yetecek miktardan daha fazla para harcıyor. Obezite tüketimcilik için çifte zaferdir. Ekonomik daralmaya sebep olacak az yemek gibi alışkanlıklar yerine, insanlar hem çok yiyor hem de diyet ürünleri tüketerek ekonomik büyümeye çifte katkı yapıyorlar. •
Sayfa 343Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kimyacılar alüminyumu 1820'ler gibi geç bir tarihte keşfetmişlerdi ama madeni cevherinden ayırmak çok zor ve masraflıydı. Uzun yıllar boyunca alüminyum, altından çok daha pahalı bir malzeme olarak kaldı. 1860'larda Fransa İmparatoru III. Napolyon, en seçkin konuklarına alüminyum çatal bıçak takımıyla servis yapılmasını emretmişti, daha önemsiz misafirlerse altın çatal ve bıçak kullanıyorlardı. 19. yüzyılın sonlarında kimyagerler çok büyük miktarlarda ucuz alüminyum çıkartmanın bir yolunu buldular. Günümüzde yıllık küresel üretim yılda 30 milyon tona yükselmiş durumdadır. III. Napolyon, kendi halkının torunlarının, alüminyumu sandviçlerini sarmak ve yiyecek artıklarını atmak için kullandıklarını görse gözlerine inanamazdı.
Sayfa 335Kitabı okudu
Piyasanın tamamen istediği gibi davranmasına izin vermenin, bundan çok daha tehlikeli bir sonucu vardır. Adam Smith ayakkabıcının elde ettiği kârla daha fazla yardımcı istihdam edeceğini söylemişti, bu da bencil bir açgözlülüğün herkesin yararına olduğu, çünkü kârların üretimi arttırmak ve daha çok kişiyi çalıştırmak için kullanılacağı anlamına geliyor. Peki ayakkabıcı kârını arttırmak için çalışanlarına daha az maaş öder ve onları daha uzun saatler boyunca çalıştırırsa ne olacak? Buna verilen standart cevap serbest piyasanın işçileri koruyacağıdır. Eğer ayakkabıcı çok az para verir ve çok çalışma talep ederse, en iyi işçiler yanından ayrılarak rakipleri için çalışmaya başlayacaktır. Despot ayakkabıcı da en kötü işçilerle baş başa kalacak veya tamamen işçisiz kalacaktır, yani ya yöntemlerini değiştirecek ya da işini kapatacaktır, kendi açgözlülüğü işçilerine iyi davranmasını mecbur kılacaktır. Bu açıklama kağıt üzerinde iyi durmakla birlikte pratikte olaylar bu şekilde gerçekleşmemektedir. Krallar ve rahipler tarafından denetlenmeyen bir piyasada, cimri kapitalistler tekel oluşturabilir ya da kendi işçilerine karşı birlik olabilirler, tamamen serbest olan budur. Ülkedeki tüm ayakkabı fabrikalarını tek bir şirket kontrol eder veya tüm fabrika sahipleri aynı anda maaşları düşürmek için anlaşmaya varırsa, işçilerin kendilerini korumak için iş değiştirme şansları kalmaz.
Sayfa 324Kitabı okudu
Reklam
Pek çok akademisyen, Çin'deki Ming hanedanının amirali Zheng He'nin seferlerinin, Avrupalıların keşiflerini gölgede bıraktığı konusunda hemfikirdir. 1405'le 1433 arasında, Zheng yedi devasa armada ile Çin'den Hint Okyanusu'nun uzak köşelerine kadar seferler gerçekleştirdi. Bu seferlerin en büyüğü, 300 gemi ve 30.000
Sayfa 288Kitabı okudu
Ayrıca farklı sınıflara mensup insanlar, tam olarak aynı becerilere sahip olsalar bile, aynı oyunu farklı kurallara göre oynamak zorunda kalacakları için de aynı başarıları elde edemeyeceklerdir. Köylü kardeş zengin tüccar kardeşiyle aynı tüccarlık maharetine sahip olsa bile, zengin olma şansları aynı olmayacaktır. Ekonomi oyunu, gayrı resmi “cam tavanlar” ve çeşitli yasal kısıtlamalarla doludur.
Sayfa 144Kitabı okudu
Doğal düzen, istikrarlı düzendir. İnsanlar yarından itibaren varlığına inanmayı bıraksalar bile, yerçekiminin ortadan kalkma ihtimali yoktur. Buna karşın, hayali bir düzen her zaman çökme ihtimali ile karşı karşıyadır, çünkü varlığı mitlere bağlıdır ve mitler insanlar onlara inanmayı bıraktığı anda çökerler.
Sayfa 120Kitabı okudu
Daha kolay bir yaşam arayışı pek çok zorluk çıkarmıştı ve bu sonuncusu değildi. Bugün aynı durum bizim için de geçerli. Kim bilir kaç üniversite mezunu genç çok çalışıp iyi paralar kazanacaklarını düşünerek büyük firmalara giriyor ve ancak otuz beş yaşından sonra bu işlerden ayrılarak gerçek istediklerini yapmaya çalışıyor? Öte yandan, bu yaşa gelinceye dek kredi ödemeleri, okul yaşına gelen çocukları, ödemeleri gelen arabaları ve yurtdışında tatiller veya kaliteli şaraplar olmadan yaşamın çok da anlamlı olmadığına dair geliştirdikleri anlayışları oluyor. Ne yapabilirler? Geri dönüp kök bitkilerini mi eşelesinler? Elbette öyle yapmayıp daha da büyük bir çabayla köle gibi çalışıyorlar.
Yüzeysel bilgi ve tahminlerle belli bir grubu şeytanlaştırmanın veya idealize etmenin tehlikelerine karşı dikkatli olmalıyız.
Reklam
Etkili hikayeler anlatmak kolay değildir; zorluk hikayeyi anlatmakta değil, herkesin hikayeye inanmasını sağlamaktadır. Tarihin büyük kısmı şu soru etrafında döner: Birileri, milyonlarca insanı tanrılara, milletlere veya sınırlı sorumlu şirketlere inanmaya nasıl ikna eder? Bu başarıldığında Sapiens'e olağanüstü büyük bir güç verir, çünkü bu milyonlarca yabancının ortak bir hedef uğrunda işbirliği yapmasını ve birlikte çalışmasını sağlar. Bilişsel Devrim'den bu yana, Sapiens böyle bir günlük ikilikle yaşıyor. Bir tarafta nehirlerin, aslanların ve ağaçların nesnel gerçekliği; öte yanda tanrıların, milletlerin ve şirketlerin hayali gerçekliği. Zaman geçtikçe hayali gerçeklik daha da güçlendi; öyle ki bugün nehirlerin, aslanların ve ağaçların yaşamı hayali varlıklar olan tanrılar, milletler ve şirketlerin insafına kalmış durumdadır.
142 syf.
10/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Alice Miller yaşamımızın hatırlayamadığımız 1-4 yaş döneminin şu anda sebebine açıklık getiremediğimiz sorunlarımızın temelinin atıldığı zamanlar olduğunu söylüyor. O yaşlarda ailemizin onayını ve sevgisini kazanabilmek için karakterimizin vazgeçtiğimiz yanlarının ve gösteremediğimiz duygularımızın bilinç dışına atıldığını, bilinç dışında ise zaman kavramının olmadığını söylüyor. Bilinçte yaşanan duyguların zamanla dindiğini, şiddetinin azaldığını ve bu duygulara alışıp, kabullenip atlatabildiğimizi fakat bilinç dışında zaman kavramı olmadığı için her şeyin dün gibi kaldığını, her seferinde aynı şiddetle yüzeye çıktığını dile getiriyor. Kitapta sıklıkla hangi derecede ayrıntıya sahip olursa olsun bir kitabın sizi iyileştiremeyeceğine sadece terapi almanız gerekip, gerekmediğine karar verebilmeniz, kendinizi yoklayabilmeniz için yol gösterici olabileceğine vurgu yapılıyor. Sorunun farkında olmanın sorunu iyileştirmeyeceği "doğru bir psikiyatristten" terapi alınarak ancak çözülebileceğinin altını çiziyor. Bitmesini istemediğim fakat okumadan edemediğim bir kitap oldu benim için, tüm anne/baba adaylarının okumalarını şiddetle tavsiye ederim.
Yetenekli Çocuğun Dramı
Yetenekli Çocuğun DramıAlice Miller · Profil Yayıncılık · 20213,038 okunma
142 syf.
10/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Yetenekli Çocuğun Dramı
Yetenekli Çocuğun DramıAlice Miller
8.3/10 · 3.038 okunma
"Büyüklük tutkunu" insan da "bunalımlı" insan da, ana/babanın sevgisi ve vericiliği şimdi de elde edilebilirmiş gibi yaşamaya çalışarak, çocukluğun gerçeğini inkar ederler: Biri sürekli bunu başarıları ve parlaklığı ile kendini beğendirmek yoluyla elde etmeye çabalayarak, diğeri de sürekli bunu kendi kabahati yüzünden yitirmekten korkarak... Fakat her ikisi de gerçeği, kendi geçmişlerinde böyle bir sevginin hiç var olmadığını ve hiçbir şeyin bunu değiştiremeyeceğini kabul edemezler.
72 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.