Her, gün, her saat hayata dört elle sarılmak, gelecekten yoksun olduğunu bile bile günübirlik yaşamayı sürdürmek, tıpkı hava olduğu sürece nefes almayı bırakmamak gibi karşı konulmaz bir içgüdüydü.
Yazar bu günleri nasil öngörmüş? Eleştiriyor mu yoksa okuyana bu zamanı normal mi gösteriyor? Bu kitap kurgu mu? neden çok satanlarda diye düşüncelere dalmışken...
Said Ercan'ın The Economist dergisinin kapağını yorumlaması ve 1984'ün bu çağı anlatması...
Yerçekimi diye bir şey olduğunu nereden biliyorduk ki? Geçmişin değiştirilemez olduğunu nereden biliyorduk ki? Madem geçmiş de, dış dünya da yalnızca zihinlerdeydi, madem zihinde denetlenebiliyordu, söylenecek ne kalıyordu ki geriye?