Bu en sefil duygudur. Birinin eksikliğini hissetmek. Elini uzatır, bir bardağa, bir kitaba dokunursun. Her şey yerli yerindedir, eşyalar, kişiler, alışık olduğun zaman planı. Dünyayla ilişkin değişmemiştir. Fakat işte bir şey eksiktir.
Dünyanın yapay trajedilerini büyük ölçüde, kuşkulu kitaplardaki uyduruk öğretilere borçluyuz. Kendine acıma, duygusal yalanlar, yapay karmaşalar, geniş çapta deforme edilmiş, özensiz ya da basitçe aptal edebiyatın sonuçlarıdır.
O yabancı ülkedeki insanların bir sabah, inandıkları ve üstüne yemin ettikleri her şeyin bir günde yok olduğunu, artık geçerli olmadığını ve şimdi bambaşka bir şeyin başladığını öğrendiklerinde neler hissettiklerini hayal etmeye çalıştım.
Tale tavır almak istemişti, lafını esirgememek istemişti, çünkü insanlar laflarını esirgiyordu, yeter artık demiyordu, çünkü kimse kendi kanaatini belirtmiyordu, ama dünyanın boka sarmasına hiç itirazları olmaksızın öylesine takılıyorlardı. Çünkü insanlar başkalarını memnun etmekten, hayır demenin sonrasında çıkacak tatsızlıklardan kaçınmak için deveye hendek atlatıyorlardı, dünya bu yüzden boka sarmıştı, o artık bunun bir parçası olmak niyetinde değildi.