Kitapta sade ve akıcı bir dil var. Öykü de fena değil ama bence kitabı en iyi anlatan cümle bir başka incelemede okumuş olduğum “Yarım bile değil çeyrek kalmış bir kitap “ Kitapta giriş bölümü sayılacak kısım bitiyor ve tam zirveye doğru tırmanırken kitap bitiyor.
Bu kitapla berber okuduğum Aytmatov sayısı 8 oldu. En keyif aldığım yazarlardan birisi. Yaşadığı coğrafyayı ve coğrafyaya ait kültürü bence son derece güzel bir şekilde sayfalarına taşımayı başarmış.
Bu kitaba gelince 3 kısa öyküden oluşuyor. Özellikle kitaba adını veren "Yıldırım Sesli Manasçı" en güçlü öykü. Diğer iki öyküyü de tabi yabana atmamak lazım. Aytmatov kitapları genellikle zaman olarak 1950-1980 yılları arasında geçer. Sovyet yönetimini ve yönetimin kırsal ekonomik sistemi olan kolhoz yapısını bu nedenle sıklıkla görürüz. Ancak Yıldırım Sesli Manasçı öyküsünde Kırgız tarihine doğru bir gidiş yapmış. Öyküde belirtilmemişse de Kırgızların Moğollarla savaşları arka planda işlenmiş. Yani günümüzden yaklaşık yedi-sekiz yüzyıl öncesi demek. Bu kadar geriye dönüşü "Cengiz Han'a Küsen Bulut" öyküsünde görmüştük.
Birkaç söz de baskıya dair söylemek isterim. Daha önce Ötügen yayınlarının yayınladığı Aytmatov eserleri artık Ketebe Yayıncılık tarafından yayınlanıyor. Bu durum özellikle kapak tasarımı konusunda yeniliklere sebep olmuş ki son derece de başarılı. Kitabın baskı kalitesi de çok iyi.
Netice olarak okuyun okutturun diyebileceğimiz bir Aytmatov eseri daha.
Kitabın yazarı bir akademisyen, kitap ise bir makalenin kitap olarak basılmış hali. Dil son derece sade ve yazar tarihi olayları anlaşılır bir dille anlatmayı beceriyor. Birçok akademisyen kitabında görülen sıkıcı anlatım burada yok.
Olay üzerine tarihi kaynaklar araştırılırken hem iç basına hem de dış basında çıkan haberlere yer verilmiş. Sadece eleştireceğim yön daha ilk sayfalarda yazarın görüşü kendini belli etmeye başlıyor. Yazarın görüşü diyorum çünkü henüz Sultan Abdülaziz'in ölümünün intihar mı yoksa cinayet mi olduğu kesin olarak tespit edilmiş bir durum değil. Yazar Mithat Paşa ve tayfasının bu konuda başı çekerek siyasi bir darbe ile Abdülaziz'in öldürüldüğüne inanadığını metinde belli ediyor. Herhalde akademik bir eser için bunun doğru olmadığını sonradan fark etmiş olacak ki son kısımlara doğru daha objektif bir hal almaya başlıyor. Akademik bir kaynağın biraz daha tarafsız olmasını beklerdim.
Gogol’un meşhur Palto’sundan sonra okuma fırsatı buldum. Dil son derece sade ve öykü akıcı olarak ilerliyor. Bakanlık Uzmanı Kovalyov’un -ki kahraman isimleri konusunda Gogol bence çok başarılı- kaybolan burnunun hikayesi. Tabii insanın burnu kaybolur mu. Eğer hikaye hiciv tarzında yazılmış ise kaybolur.
BurunNikolay Gogol · Can Yayınları · 20215,3bin okunma
Eşeklerle köylere kitap götürerek bir dönem Ürgüp ve çevresinin kültürel gelişimine katkıda bulunan Mustafa Güzelgöz’ün gerçek hayat hikayesi. Aynı zamanda Fakir Başkurt’un da son kitabı. Hatta hastane yatağında da düzeltmelere devam etmiş. Belki ömrü yetse bazı kesimlerde akıcılığı bozan metinlere de müdahale ederdi. Her şeye rağmen güzel bir tecrübe için okunması gereken biyografik bir eser
O yukarısı dediği, ben kendimi bildim bileli kitaptan, kitaplıktan hoşlanmaz. İsterse eşekli filan olsun, hele köydeki kütüphaneden hiç hoşlanmaz. Bunu sonra sonra daha iyi anladım. O yukarısı kitap okuyan köylüden, köy çocuğundan hiç hoşlanmaz.
Evi ve kitapları bir insanın dışarıdaki bütün çirkinliklerden, mesela otomobil sesinden, iş makinesi homurtusundan, trafikte birbirlerini boğazlamak üzere arabalarının camlarından sarkan çirkin suratlı adamlardan, canavar misali var oldukları yerleri yok eden fabrika gürültüsünden kaçma yeriydi. Dışarıdaki hayatta çok az şey evindeki kitapları kadar ilgisini çekiyordu. Aziz Ölmez hiç azalmayan bir istekle okumayı seviyordu.