Sene 1920 600 yıllık imparatorluk son nefesini veriyor düşmanları mirastan pay alma peşinde Osmanlının son başkenti de düşman toplarının gölgesinde esir durumda.Osmanlı için herşey bitiuor ve Kamil Bey bu esir ülkenin esir başkentine dönüyor roman burada başlıyor.
Esaret sadece şehirde değil,insanların yüreklerine de sinmiş durumda,gönüllere prangalar vurulmuş insanlar da bunları kabullenmiş durumda.
Kamil Bey bu karmaşa da kendini kurtarmaya çalışırken bir anda kendisini vatanın kurtuluşu için çalışanların yanında bulur.
Roman boyunca ihaneti-sadakati,yaşamı -ölümü,karanlığı-aydınlığı ve en önemlisi esareti tüm çıplaklığıyla görüyor.zıtlıklar arasındaki bu yolculuğu da hiç ummadığı bir yerde hapishanede son buluyor.
Kitap boyunca o döneminki İstanbul'u ve insanlarının kafa yapısını çok da güzel bir şekilde gördüm ve hissettim.Bu noktada Kemal Tahir çok iyi bir iş çıkarmış.
Aynı zamanda dikkatimi çeken bir ayrıntıdan da söz etmek istiyorum Kamil Bey yargılanırken Fransız ihtilalinin marşı Marsellez çalıyordu.
Bir tarafta "Hürriyet,hürriyet aziz hürriyet" nidaları diğer tarafta mahkumiyet tam da kitabın temasına uygun bir olay olmuş.
Kitapta beğenmediğim herhangi bir nokta yok belki kitaptaki atmosfere adapte olabilmek vakit alsa da oraya adapte olduktan sonra benim gibi serinin diğer tüm kitaplarını okumak isteyeceksiniz.
Okumanızı kesinlikle tavsiye ediyorum.
İyi okumalar kitapseverler.