Ayfer Tunç'u Suzan Defter kitabıyla tanımış, eseri zihnimde ve yüreğimde derin bir yer bırakmıştı. Peş peşe okumaya başladığım diğer öykülerinde yazarın kalemine ve üslubuna hayranlığım arttı. Bunlar içinde Aziz Bey Hadisesi adlı kitabı sanırım ayrı bir yerde kalacak. 6 öyküden oluşan bu kitapta da birinci sırayı alan Aziz Bey'in aşk uğruna harcadığı hayatını her tanbur sesinde anımsayacağım ve aşkına karşılık bulamayan, Aziz'in gözlerinin içine bakan, sevilmekten başka hiçbir isteği olmayıp sessiz sedasız giden Vuslat'ı hiç unutmayacağım. Her hikayesinde aşkı, sevgiyi farklı yönleriyle ve karakterleriyle ele alan ve üzerinde uzun uzun düşündüren Ayfer Tunç'un kalemine, yüreğine sağlık... Eserlerini soluksuz okumaya devam edeceğim.
"Ama bilmiyordu ki, Vuslat bu bekleyişten çoktan vazgeçmişti. Artık hiçbir şeyi beklemiyor, sadece yılların verdiği bir alışkanlıkla, pencerelerinden ışık sızan evlere bakarak, böylesi evlerde yaşandığını sandığı mutlu hayatlara imreniyordu."
"Yalnızlık zamanlarım daha sık oluyor artık. Dalıp dalıp gittiğim, bir loşlukta tutsak kaldığım zamanlar. Hayat daha ağır geçiyor benim için, belki ondan. Belki de artık kendimi daha çok arayıp bulmak istiyorum. Anılarımı daha sık çıkarıyorum sandığından"