Sadece bir satırı bulabilmek için okumaya başladığım bir kitaptı ama kitap öylesine etkileyiciydi ki ruhuma işlemesi uzun sürmedi. Kah aşkı anlatırken bir yağmur tanesinde, kah yoksulluğu anlatırken bir buğday tanesinde buldum kendimi ama en çok da insanoğlunun kaçınılmaz sonu olan ölümde... Ve hissettim yaşadıklarını, duygularını, kaçışlarını, yüzleşmelerini, vazgeçişlerini ve umarsızlığını.... Yaşarken anlaşılmıyor ne yazık ki ,ben de anlamamıştım bazı şeyleri...
insan her zaman bir yer arar sığınabileceği mutlu olabileceği bir anlam arar ve bunu bulabilmek için sürekli bir arayış içinde olur bir kitap bir müzik bir söz bir şiir bir eşya... aradığımız şeyin ufak bir parçasını bulduğumuz yere ait hissederiz kendimizi. mutlu oluruz benim içindir deriz. okunan bir roman da kendini bulmak da aynı şey. umarım her arayışınız da ufak bir parça bulursunuz kendinizden orada. mükemmel bir inceleme duyguların aklın birleşimiyle oluşturulmuş bir kitap ve okuyucu. bir kitap ne kadar basit olursa olsun onu en güzel haline getiren okuyucudur. içinde aradıkları bulduklarıdır. güzel bir okuyucu olmanın en büyük sırrı sanırım. devamanı dilerim...
Son yılların en büyük tıbbi başarısızlığı olarak görülen AIDS trajedisi bile bir ilerleme belirtisi olarak görülebilir. 1980'lerin başında patlak verdiğinden beri 30 milyondan fazla insanı öldüren AIDS, milyonlarca insanın da fiziksel ve psikolojik sıkıntılar çekmesine neden oldu. Bu yeni salgının teşhisi ve tedavisi oldukça zordu çünkü AIDS kendine has sinsi bir hastalıktır. Çiçek virüsü kapan bir insan birkaç gün içinde hayatını kaybederken HIV pozitif bir hasta haftalarca, hatta aylarca gayet sağlıklı görünebilir ve bu esnada hastalığı bilmeden başkalarına da bulaştırabilir. Ayrıca HIV tek başına öldürmez. Aksine bağışıklık sistemini çökerterek hastayı birçok başka hastalığa açık hale getirir. AIDS kurbanlarını asıl öldüren bu ikincil hastalıklardır. Sonuç olarak AIDS'in ilk yayılmaya başladığı zamanlarda hastalara neler olup bittiğini anlamak daha zordu. 1981'de New York'ta hastaneye yatırılan iki hastadan biri görünüşte zatürreden, diğeriyse kanserden hayatını kaybetmek üzereydi. İkisinin de aylar, belki de yıllar önce kaptıkları HIV virüsünün kurbanları olduğuna dair ortada tek bir kanıt bile yoktu.
Sevgili Bilge
Bana bir mektup yazmış olsaydın ben de sana cevap vermiş olsaydım. ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı birçok mesele çözüme bağlanamadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak anlatmak birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı. sana durup dururken yazmak zorunda kalmasaydım. bütüj meselelerden kaçtığım gibi uzaklaşmasaydım senden de.