Yağmur dindi Ömür Hanım. Gökyüzü masmavi gülümsedi yine. Doğa aynı oyununu oynuyor bizimle. Umudun ucunu gösteriyor usulca, iyimserliğin ışığını süzüyor mavi atlasından. Ne aldanış! Bulutların rengi mavi-beyaz mıdır, kurşuni-külrengi mi yoksa?
bütün günüme bütün güneş düşse ne olur,
ne yazar üstümden bulut bütün yürüse
bir tutmuyor beni, ayrılıyorum ikiye.
sakladıklarımı görmene gerek yok jospi.
bazılarımız durdukları yerde öldüğünü söylüyor.
(dünya boktan, sen tamsın, kurduğun cümle eksik)
bazılarımızda eski yıpranmış bir hatırayı
korumak için apışıp kalmış bir çatı.
(sanki eline alsan, yapacaksın gibi.)
bu dünyada insan dediğin ikiye ayrılır jospi
bir: ayrılıktan sonra hiçbir şey olmamış gibi
davranan medeniler; bir: atlarına davranan
barbarlar. onlar atlarını çöle, topuğunu dikene sürerler.
bilesin, sultan sazlığı’ında boynu eğri bir kuşun
ince boynuna yediği kurşun gibi hainiz hepimiz.
şehirlerimizde bizim birbirimize verdiğimiz sözler jospi,
ohooooooo…
yalan dünya, pıtraklı memleket!
bu dünyada insan dediğin ikiye ayrılı jospi.
Yüzmilyon defa tekrar ettiğim o dize, vicdanımı çürüten o dize:
"bilesin, sultan sazlığı’nda boynu eğri bir kuşun
ince boynuna yediği kurşun gibi hainiz hepimiz."