"Hayatta en güvendiğim insana karşı duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı. Çünkü o, benim için bütün insanlığın timsaliydi. Sana ihtiyacım yok ki benim! İnsan yalnız da mutsuz olabilir çünkü. Bu akşam anladım ki, bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş. Bir insanın diğer bir insanı, hemen hemen hiçbir şey yapmadan bu kadar mesut etmesi nasil mümkün oluyor? Sen bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin. Bu yaşıma kadar mevcudiyetinden bile haberim olmayan insanı vücudu birdenbire benim için nasıl bir ihtiyaç olabilir? Fakat bu hep böyle değil midir? Birçok şeylere ihtiyacımızı ancak onları görüp tanıdıktan sonra keşfetmez miyiz?"
"Değişir miyim seni bir yaz gününe?
Çok daha güzelsin sen çok daha ince: Mayısın goncaları sert rüzgarlarla titrer,
Yaz günleri kısa bir düş gibi gelir geçer:
Bazen cehennemin ateşi tepende parlar
Ne şans, ne doğa yasası sana yardım etmez. Fakat senin sonsuz yazın hiç solmayacak,
İnce güzelliğin de hiç silinmeyecek,
İnsanlar soluk aldıkça, gözler gördükçe
Aşkım yaşadıkça, sana da hayat verecek."
Sonra altın gibi saçlar sararıp solar
Her ne kadar güzel olsan sonun değişmez;
Ne de ölüm seni gölgesine alabilecek, Unutulmaz izlenimlerin ebedi sürecek;
Yalnızlık, bizi kalabalığın azabından kurtaran en değerli yaşama gücüdür. Derinliği öğreten, sessizliği öğreten, uzakları öğreten, hayal kurmayı öğreten, hatta unutmayi öğreten bir yaşama mucizesidir. Biz, dünyanın büyüsünü yalnızlığın o çok katmanlı sessizliği içinde görürüz, öğreniriz, anlarız. Kendimizi sevme olanağıdır yalnızlık. Bir çeşit varoluş ayinidir, ayetidir. Kimsenin bizi cezalandıramayacağı bir yerdir. Çok önceden söylemiştim, bir daha söyleyeyim; tüm bunların olması için yalnızlığı bizim seçmemiz gerekir.
Pintinin biri gizli bir yere bir hazine saklar. Etrafındakilere kendini fakir biri olarak tanıtmakta ama için için zenginliğine sevinmektedir. Bir komşusu bunu öğrenir ve sakladığı hazineyi çalar ama bizim pinti hazinesinin çalındığını öğreninceye dek sevinmeyi sürdürecektir. Son nefesini verene dek durumu öğrenmezse ölünceye dek zengin olduğunu düşünerek mutlu olacaktır. Tıpkı sevgilisinin kendisini aldattığından bi haber bir adamın durumunda olduğu gibi o da durumu öğrenmediği takdirde ömrünün sonuna dek mutlu olacaktır. Ya da tam tersi bir durumu ele alalım diyelim ki
Adamın son derece sadık bir karısı var ama yalancı kimseler onu karısının sadakatsizliğine ikna etsinler bu durumda adam cehennem azabı içinde yaşamaz mı? Gördüğünüz gibi bizim mutluluğumuzu ya da mutsuzluğumuzu belirleyen şey hakikat değildir, bizler tasavvur eder kanaat sahibi olur sonucunda da mutluluğa ya da mutsuzluğa erişiriz. Üstelik her yeni gün kanaatlerimizin ne derece aldatıcı olduğunu bize gösterir yani mutluluğumuz aslında hiç de sağlam temeller üzerine inşa edilmemektedir. Kaderimiz içinde aynı şey geçerlidir. Zeki bir adam bunu bilir ve bu yüzden de umursamaz. Ancak aptallar mutlu oldukları için sevinirler.!