•
“Kavuşma değil de veda, birleşme değil de kopmaydı hayatımda sevdiğim her şey.”
#Kitap = Yazarın hayatının şiirsel bir üslupla ele alındığı biyografik roman ‘Marina Tsvetayeva ya da Alabuga’da Ölmek, Lenin dönemi Rusya’sında kendini var etmeye çalışan bir kadını, bir şairi tanıma imkanı sunuyor bizlere. Bolşeviklerin iktidarı ele geçirmesiyle beraber Marina Tsvetayeva ve ailesi mimlenirler. Devrimden sonra yaşanan iç savaşta Marina Tsvetayeva’nın Beyaz Ordu’da görevli bir subay olan eşi Sergey Efron, Bolşevikleri yenilgiye uğratmak için pek çok eylemde bulunur ve Marina Tsvetayeva kızları İrina ve Alya ile merkezden uzak, yoksulluk dolu bir hayatta şiirleri ve âşıklarıyla yaşamaya çalışır. Bu süreçte aristokrat aileden gelmesine rağmen yoksulluk ve sefalet içerisinde kalan Marina, kızlarıyla birlikte hayatta kalmaya çalışsa da kızını yetimhaneye bırakması ve orada küçük kızının öldüğünü öğrenmesi ile daha da büyük bir çıkmaza girer.
Ehrenburg, Pasternak, Rilke gibi dönemin öne çıkan pek çok ismiyle ilişki yaşayan yazar, bu dönemde birçok kez sevilir, terk edilir ve bunun kalıntılarını şiirlerine yansıtır. ”Sevilmeyen bir beden tabut gibidir.” cümlesiyle akıllarda yer edinen şair, kadın olmanın, anne olmanın, yoksul olmanın, eş olmanın tüm yükünü üzerinde taşıyarak devem ettirmeye çalıştığı yaşamını trajik bir sonla bitirir.
Her cümlesiyle ve yaşanmışlığıyla beni derin buhrana sürükleyen roman, farklı dönemlerde aynı zorluklarla baş etmeye çalışan kadınların hayatta kalma mücadelesini bir kez daha görebileceğimiz eserlerden biri.Keyifli okumalar diliyorum.