Kitabı henüz bitirmiş duygu ve düşüncelerim tazeyken paylaşayım. Öncelikle hikayenin Ankara’da geçiyor olması klasik İstanbul romanlarının yanı sıra eğer Ankara’da yaşıyorsunuz kendinizi daha kolay olay örgüsünde hissetmenizi sağlıyor. Romanda bahsedilen mekanların (hepsi bildiğim ve araştırdım) kadarıyla gerçek. Okurken yer yer yazarın kendisini hangi karakter olarak yansıttığını merak ve hayal ettim. Daha sonra yazarın aslında birçok karakterde kendinden izler barındırdığını hissettim. Bu kitapta en sevdiğim şey bütün karakterlerin başrol imişçesine ayrı ayrı ele alınışı ve olay örgüsü tamamlandığında herkesin açısından hikayeyi görebilmenizi sağlaması oldu. Her ne kadar başlarda hayatın içinden bir karakter olan Zümray’ın birkaç noktada gerçek olamayacak kadar abartılı disiplin tasviri karakteri gerçek olmaktan benim nezdimde uzaklaştırmışsa da zaten olayların izlenişi bunu gözardı ettiriyordu. Romanın sonunda meydana gelen olayda ciddi bir mantık hatası dışında genel olarak kitabı çok beğendim. Gerçek olamayacak kadar kötü ve gerçek olabilecek kadar kötü hikayeleri anlatıyordu.
Kırmızı SalonMustafa Enes Ardıç · Maruzat Yayınevi · 202011 okunma
Bana en çok dokunan, suçlu olsam da olmasam da her zaman bir çeşit tabiat kanununa uyar gibi, herkesten önce kendimi suçlu görmemdi. Bu, ilkin çevremde herkesten akıllı olmamdan ileri geliyor.
Şimdi bir yandan köşemde pinekliyor, bir yandan da acı, faydasız, bir teselliyle avunuyorum: Zeki insanlar bir baltaya sap olamaz, olanlar yalnız aptallardır.
Kitabı ilk gördüğüm andan beri zihnimde uyanan bir soru var: Neden kitabın ismi iyi insan iyi vatandaş değil de iyi vatandaş iyi insan olarak konulmuş? Birey iyi insan olduktan sonra iyi vatandaş olmaz mı? Neden İyi insan olmaktan önce iyi vatandaş olmak gelsin ki? Bu sıralama benim aklıma bir başka soruyu getiriyor: devlet mi halk içindir, halk mı devlet içindir? Bu soruya benim vereceğim cevap devlet halk içindir. Dolayısıyla iyi insan olmanın iyi vatandaş olmaktan önce geldiğini düşünüyorum. İyi vatandaş olmanın yolunun önce iyi insan olmaktan geçtiği kanısındayım. Birey olarak yeterli olgunluğa erişememiş insan nasıl devlete karşı sorumlu davranabilir ki?
Koyu derilileri kendilerinden ayrı tutuş, Kuzey ve Güney Amerika halkı arasında iç muharebeyi doğurmuştur. İnsanlar arasındaki eşitlik prensibini güden büyük demokrasi lideri Lincoln bu uğurda hayatını vermiştir. Fakat bugün koyu derililer Amerikan hayat ve kültürüne daha çok karışarak kendilerimi Amerikan vatandaşı olmak üzere daha kuvvetle kabul ettirmekte ve ırk ayrılığı da yavaş yavaş silinmektedir.