Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

osman

112 syf.
8/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Anton Çehov ve Oyunları Üstüne
Anton Çehov ve Oyunları ÜstüneKonstantin Stanislavski
7.6/10 · 9 okunma
Reklam
Rus-Japon savaşı sırasında birisi Çehov'a savaş hakkında bir oyun kaleme almasını salık verince, büyük yazar kendini hakarete uğramış hissetmişti. "Bakın," demişti, "öyle bir oyunun kaleme alınması için aradan daha yirmi yıl geçmesi gerekir. Şimdi bu savaşı ağzımıza almak imkansızdır. Ruhun durulması şarttır. Yazar ancak o zaman önyargısız olarak kalemini eline alabilir."
Sayfa 103Kitabı okudu
Pakedin içinde turşu vardır
Araba bir polis memuruna yaklaşırken, "Arabacı dur!" diye buyurur. Kararlı bir sesle polise, "Şunu al," derken ağır, yuvarlak paketi eline uzatır. "Devam edebilirsin, arabacı," der. At bir hamle yaparken Çehov polise dönüp elindeki paketi işaret ederek, "Bomba o!" diye bağırır. Polis memuru neredeyse put kesilmiş vaziyette, kabağı kendinden uzaklaştırmaya çalışırken, Çehov ile arkadaşları yolda kahkahalarla gülmektedirler.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Oysa Anton Pavloviç bu hediyemizi hiç unutmayacaktı. Jubileden sonra beni bir kenara çekerek azarla karışık, "Bak, bu harika bir şey, bunu bir müzeye koymak lazım," dedi. Kafam karışmış bir halde, "Söyleyin bana, Anton Pavlovic. nasıl bir şey vermeliydik size?" diye sordum. Biraz düşündükten sonra ciddi ciddi, "Bir fare kapanı," demesin mi! "Bak, fareleri ortadan kaldırmak lazım." Yine gülmeye başlamıştı. "Korovin bana güzel bir hediye gönderdi, güzel ama!" "Neydi peki?" diye ilgiyle sordum. "Balık oltası." Aldığı diğer hediyelerin hiçbiri Çehov'u sevindirmemiş, hatta bazıları bayağılığıyla onu öfkelendirmişti. "Dinle beni, bir yazara gümüş bir kalem ve antika bir mürekkep hokkası verilmez." "Peki, ne vermek uygun olur?" "Bir parça kauçuk hortum. Bak, ben bir doktorum. Ya da çorap. Karım benimle gerektiği kadar ilgilenmiyor. O bir aktrist. Bense ortada yırtık çoraplarla geziyorum. 'Canım bak bana,' diyorum ona, 'sağ ayağımın baş parmağı dışarı fırlamış. Çıkar, sol ayağına giy öyleyse,' diye cevap veriyor bana. Böyle devam edemez... Ardından yine şen bir kahkaha patlattı.
Başlardı kıkır kıkır gülmeye
İnsan bir provaya gelip de Anton Pavloviç'i arka sıralarda bir yerde sakince otururken görse kendisinin büyük bir şair ve oyun yazarı olduğuna kesinkes inanmazdı. Sahne yönetmenlerinin koltuğuna otursun diye ona ne kadar yalvarsakta çabalarımız boşa çıkardı. Masaya oturduğunda başlardı kıkır kıkır gülmeye. Onu neyin güldürdüğünü, öyle önemli bir masada oturunca kendini bir sahne yönetmeni olarak düşünüp düşünmediğini ya da sahne yönetmenlerinin kandırıp sonra bir köşede gülmeye mi kaçtığını anlamak bizim için imkansızdı. Sorularımıza, "Her şeyi kağıda geçirdim," diye cevap verir, "Ben sahne yönetmeni değilim, bir doktorum," diye devam eder ve hemen yanımızdan sıkışıp karanlık bir köşeye sinerdi.
Reklam
Bir keresinde bir arkadaşım Çehov varken soyunma odama geldi. Çok canlı ve neşeliydi; etrafındaki insanların çoğunca kadri bilinmiyordu. Çehov, ciddi bir yüz ifadesiyle orada sakince oturan ve sohbetimize katılmayan bu arkadaşımı çok dikkatli bir şekilde izliyordu. Arkadaşın gittikten sonra gece boyunca birkaç defa yanıma gelip onunla ilgili bir sürü soru yöneltti bana. arkadaşımı bu kadar merak etmesinin sebebini sorduğumdaysa, "Dinle, o intihara meyilli biri," dedi. Yorumu o esnada çok komik geldi bana, fakat yıllar sonra aynı kişinin kendini zehirleyerek öldürdüğünü öğrenince bu gözlemini hatırlamadan edemedim.
Bir gün Çehov, Vişnevski'ye bir akşam parti düzenlenmesini ve kendi akrabalarıyla Olga Knipper'in akrabalarını davet etmesini istedi. Belirlenen saatte herkes toplandıysada Çehov ve Knipper ortada yoktular. Bekledik, endişelendik ve an geldi, kendimizi rahatsız hissetmeye başladık. Nihayet ikisinin bir kiliseye gittikleri, orada evlendikleri ve doğruca tren istasyonuna geçip Samara'ya hareket ettikleri haberini aldık. O akşam partisini, iki yakın insanın evliliğine dahil olmuş kişilerin hepsinin bir yerde toplanması amacıyla düzenlemişti. Nikah töreninin tantanası ve gürültüsü pek Çehov'un zevkine göre değildi. Yola çıkınca Vishnevsky'ye bir telgraf göndermişlerdi.
Çehov'un Martı oyunu;
Nina Zareçnaya, Trigorin'in hoş ama pek önem taşımayan kısa hikayelerini okuduktan sonra ona aşık olmaz aslında, kendi genç kızlık hayaline aşık olur. Vurulan martının trajedisi budur. Bu, hayatın alaycı ve kaba yüzüdür. Taşrada kız ilk hoş aşk duygularını hissettikten sonra pantolonun damalı, ayakkabıların yırtık olmasını ya da sigara kokusunu umursamaz. Hayatın çirkinliğini çok geç, hayat zaten mahvolduktan, fedakarlık yapıldıktan ve aşk sıradan bir alışkanlığa döndükten sonra fark eder. Yaşamak için yeni yanılsamaları gerek vardır ve Nina onları dinde bulur.
Moskova'da başlayacağı yeni harika işi yüzünden içi içine sığmıyordu; yoksul ve eğitimsiz insanların üstüne çökmüş kasveti birazcık da olsa dağıtabilecek olmanın sevinciydi bu. İnsan hayatına güzellik katan her şey her zaman mutlu ederdi Çehov'u.
osman
@abelincoln·Bir kitabı okumayı düşünüyor
Hayata ve Edebiyata Dair Notlar
Hayata ve Edebiyata Dair NotlarAnton Çehov
8.2/10 · 24 okunma
Reklam
osman tekrar paylaştı.
ŞÖVALYE: Bilgi istiyorum, inanç değil, varsayımlar değil, bilgi. Tanrı, elini bana doğru uzatsın, kendini açığa vurup benimle konuşsun İstiyorum. ÖLÜM: Ama sessiz durur o. ŞÖVALYE: Karanlıkta ona doğru haykırıyorum, ama sanki hiç kimse yok orda. ÖLÜM: Hiç kimse yok belki de. ŞÖVALYE: Yaşamak iğrenç bir yılgı öyleyse. Kimse ölümün karşısında, her şeyin bir hiç olduğunu bile bile yaşıyamaz. ÖLÜM: İnsanların çoğu ölüm, ya da yaşamanın boşluğu üstüne kafa yormaz ki. ŞÖVALYE: Ama bir gün yaşamanın o son anına varıp, karanlığa doğru bakmak zorunda kalacaklar. ÖLÜM: O gün geldiğinde ... ŞÖVALYE: Korku içindeyken, bir görüntü yaratırız, sonra Tanrı deriz o görüntüye.
Hira'daki ilk vahyin ardından eve giden Muhammed:
Korkusu biraz yatışınca, Muhammed karısına mecnun olup olmadığını sordu ve Hatice onu teskin etti: "Sen nazik ve akrabalarına karşı duyarlı birisin. Halkının yitirdiği yüce ahlakı diriltmeye çalışıyorsun. Konukları ağrılar, muhtaç durumda olanlara yardım edersin, mecnun olamazsın dedi." Tanrı böyle nedensiz iş yapmazdı. Hatice, kuzeni Varaka bin Nevfel'e danışmanlarına önerdi; Varaka kutsal kitapları bilirdi ve artık Hristiyan olmuştu. Varaka hiç kuşku duymadı: Muhammed'e Musa'nın ve peygamberlerin Tanrısı'ndan vahiy gelmişti ve O, Arapların tanrısal elçisi olmuştu. Sonuçta, birkaç gün sonra, Muhammed durumun böyle olduğuna ikna olmuştu ve Kureyş'e vazetmeye başlayarak, onlara kendi dillerinde inen kitabı aktarmaya başladı.
Sayfa 219 - Mecnun: Şair
osman
@abelincoln·Bir kitabı yarım bıraktı
%40 (114/279)
Cehenneme Övgü
Cehenneme ÖvgüGündüz Vassaf
8.6/10 · 9,9bin okunma
72 syf.
7/10 puan verdi
·
3 saatte okudu
Kızıl
KızılStefan Zweig
7.5/10 · 29,1bin okunma
Bunları yazması doğru muydu? Sahip olduğu son insanları daha çok üzmesi, kimsenin omuzlarından alamayacağı bir yükü hassas genç kız yüreğine yüklemesi doğru muydu?
Sayfa 46 - bazen ben de sevgilime mektup yazarken böyle hissediyorumKitabı okudu
1.434 öğeden 31 ile 45 arasındakiler gösteriliyor.