Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bihter

Bihter
@acebalthazar
köksüz. anlatının metin-dışı gerçek kişisi. i erect no new idols goodreads.com/user/show/81603...
Fransız Dili ve Edebiyatı
34 okur puanı
Temmuz 2019 tarihinde katıldı
Savaş kandırmacalı bir iştir. Bu nedenle vurabilecekken vuramayacakmış gibi göstermek, saldıracakken saldırmayacakmış gibi göstermek, yaklaşırken uzaklaşıyormuş gibi göstermek, uzaklaşırken yaklaşıyormuş gibi göstermek gerekir. Yemle ve kandır, kargaşa çıkart ve ele geçir, dirençliyse ona göre hazırlan, güçlüyse ondan sakın, sinirliyse onu kızdır, tevazu göster ki gerçek sanıp mağrurlaşsın, dinleniyorsa rahatsız et, aralarında birlik varsa ayır, ona hazırlanma fırsatı vermeden saldır, beklemediği anda ortaya çık. Bunlar savaş erbabının başarı sırlarıdır, önceden kestirilemez.
Reklam
Çin “ya… ya da”dan ziyade, “hem… hem de” düşünce yapısına daha meyillidir.
Shanzhai hareketi, yaratımı, creatio ex nihilo [yoktan yaratmak] olarak, yapıbozuma uğratır. Shanzhai, yaratımın yıkımıdır. Özdeşliğe dönüşümsel farkla, aslında işleyen, faal farklaşmayla; Varlığa süreçle ve öze de patikayla karşı koyar. Böylece shanzhai gerçek Çin ruhunu dışa vurur.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Böylece Varlık, ölümü ve bozuluşu kapsayan döngüsel sürece kapı aralar. Sonsuz yaşam döngüsünde artık eşsiz, özgün, tekil veya nihai bir şey olamaz. Sadece tekrarlar ve kopyalar vardır. Budistlerin sonsuz yaşam döngüsü inancında yaratım yerine yaratımın yıkımı [Ent-schöpfung] vardır. Çin üretim teknolojisini yaratım değil tekrar [itération], devrim değil yineleme, arketipler değil modüller belirler.
“Çinli sanatçılar… çok sayıda eser üretmenin de yaratıcılığa örnek oluşturduğu olgusunu asla unutmaz. Doğada olduğu gibi, on binlerce şey arasında da her zaman bazılarından değişimin doğacağına güvenir.” Çin sanatının doğayla, mimetik değil, işlevsel bir ilişkisi vardır. Bu bir doğayı mümkün olduğunca gerçekçi bir şekilde betimleme değil, tam olarak doğa gibi işleme meselesidir. Doğada birbirini izleyen değişimler de açıkça herhangi bir “deha” olmaksızın yeni bir şey üretir: “Zheng Xie gibi ressamlar doğayı iki açıdan taklit etmeye uğraşır. Büyük, neredeyse sınırsız sayıda eser üretir ve bunu yapabilmelerine olanak tanıyan da kompozisyonların, motiflerin ve fırça darbelerinin modül sistemleridir. Ancak, ressamlar aynı zamanda da her bir esere kendine has eşsiz ve taklit edilemez şeklini verir, tıpkı doğanın olağanüstü biçimler icat edilişindeki gibi. Estetik duyarlıkların eğitilmesine adanmış bir hayat, sanatçının doğanın gücüne yaklaşmasına olanak tanır.”
Reklam
Ortaçağ’ı gece gibi, Roma uygarlığının tüm parıltısının söndüğü zor ve haşin zamanlar olarak düşünürüz. Berdiaev şöyle der: ‘Gece gündüzden daha az muhteşem değildir, onu da Tanrı yaratmıştır, yıldızların parıltısıyla aydınlanır ve bizlere gündüzün yok saydığı şeyleri gösterir. Gece, gündüzden daha fazla kökenlerin gizemlerinin inceliklerine sahiptir. Uçurum asla geceleri açıldığından daha fazla açılmaz.’ Bizim kültürümüz içinse gece nesnelerin kaybolduğu zamandır; bizi ışık aydınlatır.
Sayfa 123Kitabı okudu
Montesquieu’nün şöyle dediğini hatırlıyorum: ‘İnsanlık durumunun büyük talihsizliği! Ruh olgunluk noktasına erişir gibi olduğu an beden zayıflamaya başlar.’
Sayfa 125Kitabı okudu
İnsanın kafasına koyduğunu yapmaya kendini tümüyle adaması türünden değer yargılarım ya da bana bir görev verenlere duyduğum sadakat, özgürlüğüm açısından çok güçlü engellerdi ve büyük karar anları geldiğinde hiç durmadan bunlara toslardım. İç dünyamızı oluşturan özellikler bunlardan kaynaklanır ve içinde yaşadığımız dünya tarafından ya hiç anlaşılmazlar ya da çok az anlaşılırlar. Bizi onu terketmeye mecbur bırakırlar ve bu terk hemen bir ihanet halini alır.
Sayfa 115Kitabı okudu
Sanat kırılgan türümüzün bir şekilde evrenle uzlaşmaya çalışmasıdır çünkü insanlar kaygılı ve arzulu yaratıklardır. Hayvanların böyle bir ihtiyacı yoktur, yaşamak onlara yeter. Varoluşları atadan kalma ihtiyaçlarıyla uyum içinde akar. Kuş birkaç tohumcuk ya da kurtçukla yetinir; yuvasını kuracağı bir ağaç, uçacağı enginlikler ona yeter; yaşamı doğumundan ölümüne dek mutlu bir ritimle akar; asla metafizik umutsuzluklar ya da delilikle parçalanmaz. İnsana gelince, iki arka ayağının üzerinde dikildiğinden ve bulduğu ilk keskin taşla balta yaptığından beri yüceliğinin temellerini, ama aynı zamanda da kaygısının kökenlerini hisseder; çünkü elleriyle ve elleriyle yaptığı aletlerle kültür adı verilen o çok güçlü ve tuhaf yapıyı inşa etmiş, böylelikle de büyük kopuşunu başlatmıştır: Artık basit bir hayvan değildir, ama ruhunun dönüşmesini arzu ettiği tanrı da olamamıştır. Bu ikilemli ve talihsiz varlık, hayvanların yaşadığı yeryüzüyle tanrılarının yaşadığı gök arasında hareket edecektir; masumiyetinin yeryüzündeki cennetini kaybetmiş, ödediği kefaret karşılığında gökteki cenneti de elde edememiştir.
Sayfa 102Kitabı okudu
Rekabeti sadece toplumun ortak iyiliği konusunda yarattığı etik sorun nedeniyle eleştirmiyorum; bireysel başarıya giden yol hem insanın hayatına mal olacağı hem de bizleri kaderimizi paylaşmanın vereceği engin hazdan mahrum ederek kısır bırakacağı için de eleştiriyorum.
Sayfa 101Kitabı okudu
Reklam
Hem aldığımız hem de çocuklarımıza verdiğimiz eğitimin temeli rekabetse bir topluluk olarak ve yardımlaşarak yaşayamayız. Birileri diğerlerine baskın çıkmak arzusuyla büyük bir çaba gösterecektir. Ancak yanılmayalım, rekabet silahsız savaştır ve temelinde bizi başkalarından, mücadele ettiklerimizden ayıran bireysellik vardır.
Sayfa 100Kitabı okudu
Gergin ve kalbi kırık sanat hiç değişmez bir şekilde uyumsuzluğumuzdan, kaygımızdan, memnuniyetsizliğimizden doğar.
Sayfa 101Kitabı okudu
“İnsan davranışlarındaki kusurlar silahlarla başa çıkamayacağımız bir şiddet yaratır; bunu sadece insanlar arasında gelişecek daha kardeşçe bir duygu iyileştirebilir.” Ben de Ernesto gibi buna inansam da zaman zaman optimist bir delüzyon olduğuyla ilgili şüphelere düşmüyor değilim.
Artık insanlığın boş zamanı kalmadı; bunun bir nedeni, zamanı üretim terimleriyle, yararcı bir şekilde ölçmemizdir.
Rekabetin ve bireyselliğin kanını kuruttuğu bir dünyanın altında ezilmiş gibiyiz; daha insanca bir zamanın antik kalıntılarını barındıran insanlar arasında ne duygulara yer var artık ne de diyaloğa. Bazen çocukların oyunlarında tümüyle kaybolmuşa benzeyen ritüellerin ve değerlerin kalıntılarına rastlarım; bunları daha sıklıkta çok uzaklardaki kuş uçmaz kervan geçmez köylerde görürüm: haysiyet, cömertlik, zorluklar karşısında yücelik, basit sevinçler, fiziksel cesaret ve ahlaki bütünlük.
103 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.