Ama daima biliyorduk ve şimdi hiçbirşey söylenmediği halde, daha çok doğrulanmıştı bu. Biz yıldızlan bulmuştuk, şenle ben. Ve bu, sadece bir kez verilmişti bize.
"Sence bir anlamı var mı bunun? Bence yok."
"Belki yazdığın sırada vardı," dedim.
Benim sözlerimi değerlendiriyormuş gibi bir süre düşündü.
"Aylardır birisinin bana söylediği en nazik şey bu."
Ünlü Roma kahvehanesinde ayakta durarak yahut oturarak kahve içen büyük bir kalabalık vardı. Bu kadar yakınımda duran tüm bu hafif giysili insanları seyretmek hoşuma gitti; hepsi aynı temel şeyi paylaşıyordu: Geceyi sevmek, kenti sevmek, kentin insanlarını sevmek ve -herhangi birisiyle- bir araya gelmek için duyulan coşkulu bir arzu.
Yirmi yıl öncesi dündü ve dün sadece bu sabahtan daha öncesiydi, ertesi sabah ise bir ışık yılı kadar uzak geliyordu. "Ben de senin gibiyim," dedi. "Her şeyi hatırlıyorum."
Bir saniyeliğine durdum. Her şeyi hatırlıyorsan eğer, demek
geldi içimden, ve gerçekten benim gibiysen, o zaman, yarıngitmeden önce ya da tam taksinin kapısını kapatmak üzerey ken, diğer herkese hoşçakal demişken, yaşamda söylenecek hiçbir şey kalmamışken, o zaman, sadece bu kez, bana doğru dön, sadece bir jest ya da sonradan aklına gelmiş bir şey olsa da, seninle beraberken benim için her şeyden değerli olan, o zamanlar yaptığın gibi, yüzüme bak, göz göze gel ve adınla çağır beni.
"Benden bu kadar çok mu hoşlanıyorsun Elio?"
“ Senden hoşlanıyor muyum ? " Kulaklarına inanamayan biri gibi görünmek istemiştim, böyle bir şeyden nasıl kuşkulanabildiğini soruyormuşum gibi. Ama sonra bir daha düşününce yanıtımın tonunu, Kesinlikle anlamına gelecek, kaçamak bir belki ile yumuşatma noktasında olduğumu görüp dilimi serbest bıraktım: “ Senden hoşlanıyor muyum Oliver? Sana tapıyorum ben." İşte, söylemiştim. Sözcüğün onu sarsmasını istiyordum, suratına tokat gibi inmeliydi ki hemen ardından, en baştan çıkarıcı okşamalar gelebilmeliydi.
"Beni burada bekle, hemen çıkıp bazı kâğıtlar alacağım. Gitme
sakın."
Ona, güvendiğimi gösteren bir gülümsemeyle baktım.
"Hiçbir yere gitmeyeceğimi gayet iyi biliyorsun."
Bu da bir itiraf değilse nedir? dedim içimden.