Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
kar yağarken çocukları kurşuna dizdiler. herhangi bir nedeni yoktu. ne ellerini, ne de gözlerini bağladılar. soru sorulmadı. yalnızca en esmer olana ağaca bakmaması söylendi. o da gözlerini askerin çamurlu botlarına çevirdi. donra sessizlik oldu. çocuklar hiç üşümediklerini fark etmediler. korkuyorlardı, nedenini boşverdiler. yalnızca esmer çocuk ikide bir ağaca bakıyor, ıslak bir kızarıklık rüzgarla gözlerine bulaşıyordu. sarı dişleriyle alt dudağını ısırarak, "lanet olsun" dedi. "ben kötü bir şey yapmadım ki. neden dövüyorlar bizi. sadece duvarlara yaşamak istediğimizi yazdık. daha iyi bile değil sadece yaşamak istediğimizi. bağırmış da olabiliriz. belki sokaklarda çok hızlı yürüdük, belki botlarımızın sesi biraz fazla çıktı. ama biz üşümemek için koşuyorduk. belki de baba bütün suç senindi." yağmur yağıyordu ve çocuklar ilk kez bir şey hissettiler. dönecek yerleri yoktu. "ayağıma bakma" diye bağırdı asker. "ben de bir şey yapmadım. ama bir suçlu gerek adalet için. ve adalet için kurban gerek bir kahramandan çok." ama çocuklar yine de askere bağırmak istediler: "neden av tüfekleriyle vuruyorsunuz, neden salıncakların ipleriyle boğuyorsunuz, neden yağmurdan sığındığımız duvarların altında taşa tutuyorsunuz. KALBİNİZİ SÖKÜP ALAN BİZ DEĞİLDİK Kİ..."
Bir ağaç, baltayla kesilmeyecek kadar büyükse yerliler onu bağırarak deviriyorlarmış. ... Özel güçleri olan oduncular, şafak vakti ağaca sinsice yaklaşıp avazı çıktığı kadar bağırıyorlarmış. Buna otuz yıl boyunca devm ediyorlarmış. Ağaç önce ölüyor, sonra devriliyormuş. İddiaya göre bağırmak, ağacın ruhunu öldürüyorum.
Sayfa 104 - AltınKitabı okudu
Reklam
Ağacın gövdesine vurdu. Bir daha. Sonra bir daha ve bir daha.Ağaca attığı her tekmede içindeki gerginlik çözülüyordu ve en sonunda o gerginlik anlaşılması güç çığlıklar halinde dışarı çıktı.Bağırdı, ağacı tekmeledi ve yine bağırdı. Bağırmak iyi geli­yordu.
Sayfa 261 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Karga ve Tilki
Karga gagasında bir parça peynirle uçtu ağacın dalına kondu Tilki aşağıdan bunu görmüştü canı peynir çekti ağaca yaklaştı. -Ah Karga dedi. ... -Sana bakıyorum da bu boy posla sen anca bir kral olurdun ama kral olmana tek engel kötü sesin .dedi Karga sesinin güzel olduğunu göstermek istedi tüm gücüyle bağırmak için ağzını açtı ama peynir aşağı düştü Tilki hemen koşup peyniri kaptı. -Ah Karga dedi. - Kral olabilmek için birazcık da akıl olması lazım. Dedi
kar yağarken çocukları kurşuna dizdiler. herhangi bir nedeni yoktu. ne ellerini, ne de gözlerini bağladılar. soru sorulmadı. yalnızca en esmer olana ağaca bakmaması söylendi. o da gözlerini askerin çamurlu botlarına çevirdi. sonra sessizlik oldu. çocuklar hiç üşümediklerini fark etmediler. korkuyorlardı, nedenini boşverdiler. yalnızca esmer çocuk
Kar yağarken çocukları kurşuna dizdiler. Herhangi bir nedeni yoktu. Ne ellerini, ne de gözlerini bağladılar. Soru sorulmadı. Yalnızca en esmer olana ağaca bakmaması söylendi. O da gözlerini askerin çamurlu botlarına çevirdi. Sonra sessizlik oldu. Çocuklar hiç üşümediklerini fark etmediler. Korkuyorlardı, nedenini boşverdiler. Yalnızca esmer çocuk ikide bir ağaca bakıyor, ıslak bir kızarıklık rüzgarla gözlerine bulaşıyordu. San dişleriyle alt dudağım ısırarak, "lanet olsun" dedi. "Ben kötü bir şey yapmadım ki. Neden dövüyorlar bizi. Sadece duvarlara yaşamak istediğimizi yazdık. Daha iyi bile değil sadece yaşamak istediğimizi. Bağırmış da olabiliriz. Belki sokaklarda çok hızlı yürüdük, belki botlanmızın sesi biraz fazla çıktı. Ama biz üşümemek için koşuyorduk. Belki de baba bütün suç şenindi." Yağmur yağıyordu ve çocuklar ilk kez bir şey hissettiler. Dönecek yerleri yoktu. "Ayağıma bakma" diye bağırdı asker. "Ben de bir şey yapmadım. Ama bir suçlu gerek adalet için. Ve adalet için kurban gerek bir kahramandan çok." Ama çocuklar yine de askere bağırmak istediler: "Neden av tüfekleriyle vuruyorsunuz, neden salıncakların ipleriyle boğuyorsunuz, neden yağmurdan sığındığımız duvarların altında taşa tutuyorsunuz. KALBİNÎZÎ SÖKÜP ALAN BİZ DEĞİLDİK Kİ..."
44 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.