Ahmed Arif’in, Leyla Erbil’e 1954-1959 ve 1977 yıllarında yazmış olduğu mektuplardan oluşan kitap.
Aynı zamanda Arif’in sürgün günlerini, yaşadığı siyasi baskıyı, içsel dünyasını ve en çok da aşkını tüm gerçekçiliğiyle ortaya koymaktadır.
Leylâ,Leylâsı, Arif’in Leylâ’sı, Arif’in Leylimi.
Hem gecesi hem gündüzü hem de gökyüzü.
Dostluktan öte geçemediği ömürlük yazgısı. Mektuplarında “Ömrüm” diye başladığı mektuplarındaki, o içten ve dipten sevdası.
Ahmed Arif, her mektubun sonunda gözlerinden öptü sevdiğinin bir mektubunda yazmıştı gözlerinden öpmeyeceğim birine yazmam diye. Ah! Bu nasıl bir duyarlılık, güzelliktir böyle? "Gözlerinden öperim cânım. En çok da burnundan. Gülme, ciddi söylüyorum. Yarı parçan"
"Sabah gözlerimi sana açarım.
Akşam, uykularımı senden alırım. Nereye, ne yana dönsem karşımda mutluluğun o harikulade başdönmesini bulurum.
Böyleyken gene de şükretmem halime, hergelelik, açgözlülük eder, seni üzerim. Aklıma gelmezki seni usandırır, sana gına getiririm. Sana dert, sana ağırlık sana sıkıntı olurum. Nemsin be? Sevgili, dost, yâr, arkadaş... hepsi. En çok da en ilk de Leylâsın bana. Bir umudum, dünya gözüm, dikili ağacımsın. Uçan kuşum, akan suyumsun. Seni anlatabilmek seni. Ben cehennem çarklarından kurtuldum. Üşüyorum kapama gözlerini..."