Ahmed Arif'le bir konuşma Veysel Öngören
Oysa ben doğuluydum. "Az gelişmiş" değil, sömürülmek için kasıtlı olarak geri bırakılmış bir ülkenin, aşiret töreleriyle yetişmiş bir çocuğuydum.
Sayfa 171Kitabı okudu
Ahmed Arif 'le Bir Konuşma-Veysel Öngören
"Dört yanım puşt zulası" Puşt'un ne olduğu herkesçe bilinen bir şey. Zula'yı belki bilmeyenler vardır. Argoda, mahpusane argosunda çok yaygın bir deyimdir. Taşınması kanunla yasak edilmiş nesnelerin saklandığı yer demektir. Mahpusanede tabanca, bıçak, jilet, esrar ve eroin gibi serbestçe taşınamayacak şeyler, içi oyulmuş takma dişten, ceket yakası ve ustaca sıvanıp restore edilmiş duvar kovuğuna kadar çeşitli yerlerde saklanır. İşte bu gizli yerlere "zula" denir. Genel olarak herkesin bir zulası olduğu kabul edilir. Ancak mert adamın zulasından pek korkulmaz. Çünkü kişiliği gereği kimseye puştluk etmez. Oysa puştun zulası namuzsuzluğa örnek faklar, açmazlar ve soteye getirip vurma hileleri ve provakasyonla doludur. "Dört yanım puşt zulası" sanırım şimdi daha anlaşılır hale geldi.
Reklam
okuma önerileri
1. Küçük Prens 🤴 Antoine de Saint-Exupéry ⭐ Can Çocuk 🟣 Tüm Kitapları Okunabilir ✅ 1. Suç ve Ceza 🪓 İnsancıklar 👪 Öteki 🪞 Yeraltından Notlar ✍🏼 Öyküler🖋️ Dostoyevski ⭐ İletişim Yayınevi ♦️(Yazarın Tüm Kitapları 💜) 2. Mrs Dolloway, Kendine Ait Bir Oda🗯️ Virginia Woolf ⭐ İletişim Yayınevi / Kırmızı Kedi Yayınevi ♦️(Yazarın Tüm Kitapları 💜) 3. Anna
Ahmed Arif'le Bir Konuşma
V.Ö : Şiire başladığınızdan bugüne dek, ülkemizde çeşitli şiir deneyleri oldu. Siz şiirinizi bu etkilere kapama yolunu seçtiniz ve bunu da başardınız. Bu tutumun nedenlerini ve size başarı gücünü veren düşünceyi açıklamak ister misiniz? Ahmed Arif : O günler asıl yaygın moda Orhan Veli gibi yazmaktı. Üstelik çok da kolay bir yoldu bu. Biraz yaratılış gereği, biraz da şiirin, gıdıklama, alay ve ucuz espri ile asla bağdaşmayacağına olan inancımdan, bu yola dönüp bakmadım bile. Yaratılış gereği dedim, buna yaşayış tarzı ve dünya görüşünü de katmak gerek. Orhan Veli olsun, çevresindekiler olsun, birer küçük burjuvaydılar. Hem de İstanbul burjuvası. Düşünce ve davranışları, kendilerine örnek seçtikleri Fransız şairlerinin paralelindeydi. Oysa ben Doğuluydum. "Az gelişmiş" değil, sömürülmek için kasıtlı olarak geri bırakılmış bir ülkenin, aşiret töreleriyle yetişmiş bir çocuğuydum. Sömürgeci Fransız toplumunun, bohemi, serseriliği ve gerçekten kaçma çabalarını kutsayan şairleri, elbette beni ırgalamazdı.
Sayfa 170Kitabı okudu
Ahmed Arif'le Bir Konuşma
Kısacası, halkımın canlı, elvan ve gürül gürül dilinden hiç kopmadım ki şiirimde kopayım, yozlaşıp, yabancılığa boğulayım.
Ahmet Arif'le konuşma
"Bir ben bileceğim oysa ne âfât sevdim." Buradaki âfât sözcüğünü halkım "korkunç, kahredici, karşı konulmasının oluru olanağı yok bir belâ ya da salgın" gibi sözcük, deyim ve kavramları yetersiz bulduğu yerde kullanır. Ben de örneğin "Çok sevdim... Yürekten sevdim" diyebilirdim. Sanırım buna kimsenin bir diyeceği de olmazdı. Ancak o zaman sıradanbir mısra kurulmuş olur ve ortaya şiir yükü bakımından yoğunluk, derinlik ve çarpıcılıktan yoksun, tatsız bir deyiş çıkardı. Ahmet Arif
Sayfa 169Kitabı okudu
Reklam
15 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.