Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
. Lakabı Ebü'l-Hakem (Hikmet babası) olan Amr bin Hişam’ın adı, O'nu reddettiği için o günden bugüne kadar Ebu Cehil (cehaletin babası) olarak geldi. Kıyamete kadar da öyle anılacaktır. . .
Yabancılar gözünde dil devrimi
İstanbul'da düzenlenen milletlerarası bir Türkoloji kongresinde Amerikalı bir Türkoloğun meslektaşlarına söylediği şu sözler ne kadar hazindir: "Siz nasıl bir milletsiniz? Yabancı dilleri öğrenmek için elinizden geleni yapıyorsunuz. Ama kendi kültürümüze ait bin kadar eski kelimeyi öğrenmemek inadı uğruna muazzam bir hazinenin kapısına paslı bir kilit vurdunuz. Çağdaşlık bu değildir."
Reklam
...şimdi lokantalarda "hünkarbeğendi" adıyla bilinen yemek, bu siyah kadınlardan birinin ilk kez pişirdiği bir yemekti. Sultan Abdülaziz'in pek hoşuna gittiği için, o vakit çeşnici kalfalar, aralarında bu yemekten, "hünkar beğendi", diye bahsettikleri için bu adı almıştır.
Gıda maddelerini satanlar, piyasadaki değerin iki misline satarak halka zarar veririerse, hâkim piyasadaki değerine sattırır. Kıtlık zamanında, hükümet, ihtikâr yapanın, yani karaborsacıların yığdığı gıda maddelerini, uygun fiyat ile, aç kalanlara sattırabilir.
Sayfa 169 - IQ Kültür Sanat YayıncılıkKitabı okudu
Hayatları, vakıfları ve kültürü himaye etmeleriyle kent hayatının kalitesini artıran saltanat kadınları, hükümdarlığın en değer verilen niteliklerinin, yani adalet, dindarlık ve cömertliğin yaşayan simgeleriydiler. -Leslie Peirce
Sayfa 98 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
İç oğlanı deyimi, devşirme sistemiyle saraya alınıp çeşitli devlet hizmetleri için yetiştirilen gençlere verilen ortak isimdir. Buradaki oğlan ifadesinden hareketle Osmanlı padişahlarını kötülemek isteyen art niyetli kimseler ve Türk düşmanı yabancı gözlemciler yakışıksız iftiralarda bulunmuşlardır. Bu uydurma haberler yine aynı maksatla romanlara ve filimlere de konu edinilmiştir.
Sayfa 80 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Son görüşmelerinde Timur Han'a şu vasiyeti yaptı: "Ey Emir! Ocağımı söndürmeyesin. Bugün bana ise yarın sahadır.Tatarı bu vilayette komayıp götüresin! İslaın'ın sığınma yeri ve metin sedleri olan kaleleri yıkmayasın. Vilayet-i Rum'u (Anadolu) harap ettirmeyesin." Bu istekleri yerine getireceğine söz veren Timur Han, Bayezid'i de hekimlerle birlikte, istirahatı ve tedavisi için Akşehir'e gönderdi. En meşhur iki hekimi Mevlana Celaleddin Arabi ile Mevlana İzzeddin Mesud-ı Şirazi'den padişahın sıhhatine kavuşması için ne gerekiyorsa yapılmasını emretmişti. Padişaha ise:  "Cesaret Bayezid Han! Seni yalnız Semerkand'a kadar götürmek isterim. Oradan memleketine iade edeceğim." Ancak ne bu gönül alıcı sözler ne de iki hazik hekimin tedavi yolundaki en ince usulleri uygulamaları Bayezid Han'ın derdine çareydi. Gayret sahibi hükümdar kederle dolu bu felaket günlerden kurtulmak için ölümü özler hâle gelmişti. Nihayet 8 Şubat 1403'te bu fani dünyaya veda ederek ahiret alemine göçtü. 
Sayfa 135 - KTB YayınlarıKitabı okudu
Bildim ki meded senden olur kimseden olmaz Ey Kâdir ü Kayyûm meded derdime dermân Tutdum yüzümü Ka’be-i uşşâkına yâ Rab Hâk üzre döker kanlı yaşı dîde-i giryân Cihangîr( III.Mustafa Han )
Sayfa 115Kitabı okudu
Bir devlette zulüm ve haksızlık yayılsa, bunu işitenler de "aman neme gerek" dese ve mâni olmasalar; bir koyunu kurt değil de çoban yese, bunu bilenler hakikati söylemeseler; fakirlerin, muhtaçların, gariplerin feryadı göklere çıkıp, bunları taşlardan başkası işitmese, işte o zaman felakettir.
Sayfa 335 - Timaş Yayınları, 10. Baskı (2013)Kitabı okudu
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.