Bilindiği gibi tarihte Türk adıyla anılan ilk devleti kuran Gök Türkler, tarihimizde
bu özelliğinden dolayı seçkin bir yere sahiptir. Yaklaşık iki yüz yıl süren bağımsız tarihleri boyunca Gök Türk Devleti'nin dayandığı boy sistemi iyi incelendiğinde daha sonraki asırlarda kesintisiz devam ederek, günümüz Türk Dünyasına ulaşan bir köprü olduğu anlaşılır. Gök Türk tarihinde zaman içerisinde değişik isimler ve organizasyonlara bürünen bir boylar kompozisyonu söz konusudur. Bu kompozisyon başka bir deyişle boyların dağılımı ve hareketlenmesi Gök Türk Devleti'nin 745'te yıkılışından sonra da devam etmiş, hatta göçlerde başrol oynamış, nihayet günümüze ulaşmıştır.
Sosyo-kültürel ve devlet teşkilatı bakımından Gök Türk Devleti bütün Türk tarihi
içinde model devlet olarak kabul edilmelidir. Uygur, Karahanlı, Gazneli, Selçuklu ve Osmanlı devletleri bu model üzerinde yükselmişlerdir.
Bilindiği gibi Türk adı 542 yılında tarih sahnesinde yer alan, 552'de bağımsızlığını ilan eden Gök Türk (Kök-Türk) Devleti'yle resmi bir kimlik kazanmıştır. Aslında bu devletin adı Gök (Kök)-Türk değil Türk idi ve bazen iki heceli "Türük" şeklinde yazılıyordu. 19. yüzyılın sonunda bazı Türkologların teklifiyle ilim aleminde kabul görüp Gök Türk (Kök Türk) şekliyle yaygınlaşmıştır.
Bununla beraber Türk adının nasıl olup da yaygınlaşarak günümüze ulaştığını kısaca açıklamak gerekir. Bu şekilde Moğolistan'da kurulan Türk adlı devlet kısa zamanda bütün Orta Asya'yı, Kuzey Çin'i, hatta Tibet'i hakimiyeti altına almıştı. Arkasından Kore'den Karadeniz'e kadar Kafkasların kuzeyi, hatta Kuzey Afganistan'ı kendine bağladı. Böylece hem doğu kaynaklarında (Çin, Tibet, Kore) hem batı kaynaklarında (Bizans) Türk Devleti adıyla geniş yer edindiği gibi Orta Asya, Türkiye diye anılmaya başlandı.
Türkçede cins ismi olarak eskiden beri mevcut olduğu bilinen Türk kelimesinin Altaylı (Seyhun Nehri kuzeyi ve doğusu) kavimleri ifade etmek üzere 420 tarihli bir Pers metninde ve daha sonra yine 515 hadiseleri dolayısıyla Türk-Hun (kuvvetli Hun) tabirinde kullanıldığı bilinmektedir. Türk adına kaynaklarda çeşitli anlamlar verilmesine rağmen, neticede 191 1 'de yayınlanan Uygurca bir belgeden, kuvvet ve güç manasına geldiği anlaşılmıştır. Daha sonraki araştırmalarla da bu durumun doğruluğu pekişmiştir.
Resmi devlet adı olarak ilk defa Gök Türk Devleti (542-745) (Türk/Türük) tarafından kullanılan Türk kelimesinin bundan önce Törük veya Türük şekilleriyle kullanıldığı ve 6-8. yüzyıllardan sonra Türk haline dönüştüğü kabul edilmektedir.
Türkiye tabiri ise daha 6. yüzyılda Bizanslılar tarafından Orta Asya için kullanılıyordu. Yine onlar 9 ve 10. yüzyıllarda Volga'dan Orta Avrupa'ya kadar uzanan sahaya da Türkiye adını vermişlerdi. 13. yüzyıllarda Mısır ve Suriye'ye Türkiye denirdi. Anadolu ise özellikle Yunan ve italyan kaynaklarında 12. yüzyıldan itibaren Türkiye olarak tanınmaya başlamıştır.
1950'li yıllarda yapılan arkeolajik çalışmalar neticesinde Altay Dağları'nın kuzeyi ile Sayan Dağları'nın güneybatısı arasındaki bölgenin en eski Türk yurdu olduğu anlaşılmıştır. Buna göre Minusinsk bölgesindeki Afanasyevo kültürü (MÖ 2500-1 700) ve onu takiben aynı bölgede Andronova kültürü (MÖ 1700-1200) eski Türk yurdunun yani Prota-Türklerinin temsilcileridir.
Yüksek dağlardan kaynağını alan ve 4.000 km boyunca akan bir ırmak düşünelim.
Bu ırmağa sağdan soldan katılımlar da olmuştur. Ama ırmağın adı değişmemiştir; Türk’tür.
Ahmet Taşağıl
Bozkırda gezerken daima sonsuzluk duygusuna kapılmışımdır. Bazen geniş ufuklara doğru bakıp sanki orada hiçbirşey yokmuş gibi hissederim. Ancak detaylı inceleme yapıldığında oralarda birçok şeyin var olduğunun farkına varılır. Sürekli gezmek ve yeni yerler görmek, bunları tarihsel plana oturtmak bana büyük mutluluk ve keyif veriyor.
Bozkırda gezerken daima sonsuzluk duygusuna kapılmışımdır. Bazen geniş ufuklara doğru bakıp sanki orada hiçbirşey yokmuş gibi hissederim. Ancak detaylı inceleme yapıldığında oralarda birçok şeyin var olduğunun farkına varılır. Sürekli gezmek ve yeni yerler görmek, bunları tarihsel plana oturtmak bana büyük mutluluk ve keyif veriyor.
1926 yılına kadar Ruslar, Kazaklara Kırgız, gerçek Kırgızlara da Kara Kırgız derlerdi.... Dönemin en önemli Rus tarihçileri, Levşin, Karamzin gibi isimler Kırgız - Kazak ayrımını yapamamıştır.
Yüksek dağlardan kaynağını alan ve 4000 km boyunca akan bir ırmak düşünelim.Bu ırmağa sağdan soldan katılımlar da olmuştur.Ama ırmağın adı değişmemiştir;Türk'tür.(Ahmet Taşağıl)