Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Aleyna

...yürümek durmadan faniliğimizi hatırlatır bize; kaba ihtiyaçlarla ağırlaşmış bedenlerimiz nihayetinde toprakla bir bütündür. Yürümek kendimizi topraktan yukarılara taşımak, yerçekimini yenmek veya hız ve yüksekliğin aldatmacasıyla faniliğimizi unutmak değildir; yerin kütlesiyle, bedenin kırılganlığıyla ve bu yavaş yavaş gömülmeyle uzlaşarak faniliğe alışmaktır. Yürümek ayakta, öne eğilmiş bir bedenden ibaret olmayı kabullenmektir. Ancak şaşırtıcı olan şudur ki bu yavaş teslimiyet, bu müthiş dermansızlık bize var olmanın, o eğilmiş bedenden fazlası olmamanın ermiş sevincini yaşatır. Kurşundan bedenlerimiz, orada yeniden kök salacakmış gibi, her adımda düşer toprağa. Yürümek dimdik ölmeye yapılan bir çağrıdır.
Sayfa 161Kitabı okudu
Reklam
Huzur yalnızca yolu takip etmekten gelir. Sıkıntı ve trajediler, yaşamlarınız ve bedenlerinizdeki boş tarlaları eşeleyen şeylerdir. Siz uzaklarda yürürken bütün bunlar, durumunuzla alakasız ve müphem oldukları için rafa kalkar, bu yüzden huzur sizi yürürken yakalar. Büyük tutkuların yarattığı yorgunluğun, stres altında ezilen harala gürele yaşamların tatsızlığının yerini sadece ama sadece yürüyüşün amansız bitkinliği alır. Huzur artık hiçbir şey beklemiyor olmanın, yalnızca yürümenin, yalnızca ilerlemenin hissettirdiği tazeliktir.
Sayfa 129Kitabı okudu
Çalışmak: birikim yapmak, hiçbir kariyer fırsatını kaçırmamak için hep pusuda beklemek, bir mevkiye göz dikmek, iş yetiştirmek, rakipleri düşünüp endişelenmek. Bunu yap, şunu görmeye git, öbürünü davet et: sosyal ilişkilerdeki baskılar, kültürel modalar, iş yoğunluğu...Her zaman bir şeyler yapmak, peki ya "olmak" ? Bunu sonraya bırakırız çünkü hep daha iyisi, daha acili, daha öncelikli olanı vardır. Var olmak yarına kadar bekleyebilir. Ancak yarın da öbür günün işlerini getirir. Bitmeyen karanlık bir tünel. Ve buna yaşamak derler. Bu öylesine baskındır ki boş zamanlarda bile bu takıntılı durumun izleri görülür; aşırı derecede spor yapmak, uyarıcılar yardımıyla dinlenmek, pahalı akşam yemekleri, yoğun gece hayatı, ateş pahası tatiller. Bu tünelden insan ya melankoliyle ya da ölümle çıkar.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Doğaya dalıp gitmek dikkatinizi dağıtır. Her şey sizinle konuşur, sizi selamlar, sizden ilgi ister: ağaçlar, çiçekler, yolların rengi. Rüzgarın iniltisi, böceklerin vızıltısı, derelerin çağıltısı, adımlarınızın sesi...hepsi varlığınıza yanıt veren mırıltılardır. Yağmur da öyle. İnce, yumuşak bir yağmur şaşmaz bir refakatçi; rengini, ahengini, eslerini dinlediğiniz bir mırıltıdır; taşa düşen damlaların o kendine has şıpırtısı, hızı değişmeyen yağmurun ezgilerle örülmüş uzun sicimleri. Tefekkürün mutlak kavrayışla bize sunulan onca şeye şahitlik ederek yürürken yalnız kalmak mümkün değildir. Bir gayret kayanın tepesine tırmandıktan sonra oturup manzarayı seyre daldığımızda yaşadığımız sarhoşluk. O araziler, evler, ormanlar, patikalar, hepsi bizimdir, bizim içindir. Yükselerek onların efendisi kılarız kendimizi, geriye bu hakimiyetin tadını çıkarmak kalır sadece. Dünyaya sahip olunca kim yalnız hissedebilir ki kendini? Görmek, egemen olmak, bakmak sahip olmak demektir. Hem de mülkiyetin külfetleri olmadan; dünyanın manzarasından adeta çalarak faydalanırız. Ama tam olarak çalmak da değildir bu, çünkü tırmanmak emek sarf etmeyi gerektirir. Gördüğüm, görebildiğim her şey bana aittir. Ne kadar uzağı görüyorsam, o kadar çoğuna sahibim. Yalnız değilim: Dünya bana ait; benim için ve benimle var.
Sadece kitaplar arasında düşünebilenlerden, aklını kitapların dürtüklemesini bekleyenlerden değiliz biz. Bizim ethosumuz açık havada, tercihen yolların bile tefekküre daldığı ıssız dağlarda veya deniz kıyılarında yürüyerek, sekerek, tırmanarak, dans ederek düşünmektir.
Reklam
Ancak öte yandan, Sazed aklını ondan uzaklaştırmayı gittikçe daha fazla istemediğini görüyordu. Hangisi daha güçlüydü? Hatıranın acısı mı, yoksa unutmanın acısı mı? O bir Sırdaş'tı, hatırlamak onun hayat amacıydı. Unutmak, kişisel huzur adına olsa bile, ona çekici gelen bir şey değildi.
Sayfa 724Kitabı okudu
"Çok az şey kolaydır. Ancak size şunu söyleyeyim Leydi Vin: Aşkın iki yöne de akmasına izin verilmelidir; eğer öyle değilse, o zaman gerçekten de aşk değildir, diye düşünüyorum ben. Başka bir şeydir. Tutkunluk belki. Ne olursa olsun, bazılarımız kendilerini şehit etmekte fazlasıyla hızlı davranır. Bir kenara çekilip bekleriz, izleriz, düşünürüz ki hareketsiz kalmakla doğru olan şeyi yapıyoruz. Acıdan korkarız, kendimizin ya da başka birisinin."
Sayfa 556Kitabı okudu
Teskinde gerçek ustalık doğal duyguların teşvik edilmesiydi, diğer doğru duyguları dikkatli biçimde daha az güçlü hale getirerek yapılırdı. İnsanlar duygulardan örülmüş bir halıydı; çoğu zaman "hissettiklerini" sandıkları şeyler, sadece o anda hangi duyguların baskın olduğuyla ilgiliydi.
Sayfa 426Kitabı okudu
"İyi adamlar efsane olmazlar," dedi Elend sessizce. "İyi adamlar efsane olmaya gerek duymaz." Vin gözlerini açarak ona baktı. "Onlar her halükarda doğru olan şeyi yaparlar."
İçinde, hiç uyanmadan kalmış, biraz kurcalanmış, fakat hiçbiri sonuna kadar işlenmemiş birçok yetenek olduğunu acı acı seziyordu. İçi yanarak anlıyordu ki ondan gömülü kalmış iyi ve güzel bir şeyler vardı; belki çoktan ölmüş ya da bir dağın derinliklerindeki altın gibi saklı kalmış olan bu hazine çoktan meydana çıkmış olmalıydı. Ama öyle derinlerde kalmış, üzerine öyle pislikler yığılmıştı ki... Sanki dünyanın ve hayatın ona verdiği nimetleri birisi çalmış ve yine kendin ruhunun derinliklerinde bir yere gömüp bırakmıştı. Sanki bir güç onu hayat meydanına atılmaktan, iradesini ve zekasını alabildiğine açılıp harcanmaktan alıkoyuyordu. Sanki gizli bir düşman daha yola çıkarken onu ağır eliyle yakalamış, insanlığın doğru yolundan uzaklara fırlatmıştı...
Sayfa 115Kitabı okudu
Reklam
Derdi olduğu zaman duyduğu üzüntü yağmurda şemsiye açmak kabilindendi. Üzülmesi de uyuşuk bir tevekkülden ziyade bir öfkeye benzerdi. Istırabına sabırla katlanırdı, çünkü nedenini başkalarında değil, kendinde arardı. Sevinçleri de yoldan çiçek toplar gibi koparır ve daha solmadan atardı; böylece her zevkin dibindeki acı tortuyu tatmazdı.
Sayfa 198Kitabı okudu
Çünkü aşka düşen bir insanın kendi ruhunda filizlenen bu duyguyu, gözlerini kapayan büyüyü bir bilgin gözüyle seyretmeye vakti yoktur. Kalbinin ne zaman ve nasıl hızla çarpmaya başladığını, nasıl birdenbire kendini feda edebilecek kadar güçlü bağla bağlandığını, nasıl kendini unutup sevgisiyle bir olduğunu, zekasının nasıl uyuştuğunu ya da alabildiğine inceldiğini, iradesinin, düşüncesinin nasıl esir olduğunu, dizlerinin nasıl titrediğini, ateşinin nasıl yükselip gözlerinin nasıl yaşla dolduğunu göremez...
Sayfa 481Kitabı okudu
Tabiatın her zaman yeni ve göz kamaştırıcı güzellikleri karşısında da çok defa hayran susarlardı. Bu güzelliklerden ruhları hiçbir zaman bezmezdi. Yer, gök, deniz, her şey duygularını coşturur, yan yana sessizce oturur, bir tek gönülle yaradılış mucizesini seyre dalarlar, birbirlerini konuşmadan anlarlardı. Sabahı kayıtsızlıkla karşılamazlar, ılık, yıldızlı gecelerin durmadan kımıldanışı, ruhlarının durmadan çalkalanışı, birlikte düşünmek, duymak ihtiyacı onları uyanık tutardı.
Sayfa 572Kitabı okudu
Bu sıkıntıya katlanmakla kalmayacak, onu seveceksin; içinde doğan kuşkulara, sorulara saygı göstereceksin. Bunlar hayatın taşan, fazla gelen kuvvetleridir; en çok da mutluluğun en son sınırına vardığı, bayağı isteklerin sona erdiği zaman ortaya çıkarlar; sıradan bir hayat içinde doğmazlar. İhtiyaç ve dert içindeki insanlar onlarla baş edemezler. Halk yığın yığın şüphe bulutlarını, anlamak çabasının verdiği sıkıntıyı bilmez. Fakat zamanında cevap arayanlar için bu sorular bir yük değil, tersine bir nimettir.
Sayfa 581Kitabı okudu
Kitty Walter'ın sevme kapasitesinin ne kadar muazzam olduğunun farkındaydı; Walter içindeki sevgiyi bambaşka bir yolla, bakacak başka kimsesi olmayan bu acınası hastalara aktarıyordu. Kitty kıskançlık hissetmedi, ama bir boşluk duygusu vardı içinde. Varlığını fark etmeyecek kadar alıştığı bir desteğin aniden çekilmesiyle sarsılmıştı sanki, yıkılacak gibiydi.
Sayfa 114Kitabı okudu
57 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.