Merhaba dostlar
Stein'dan "Amerikalı deneysel yazar" olarak bahsediliyor. Eserlerinde doğrusal zaman akışına ve bazı yazım kurallarına bağlı kalmayı reddetmiş. 1900'lerin başlarında yazdığı bu kitapta üç kadını anlatan üç hikâye var. Dediğim dedik, disiplinli Anna; aklı bir karış havada, ne istediğini de ne yaptığını da pek iyi bilmeyen Melantcha; kendi iyi ama aklı kıt Lena.
Küçük bir kasabadaki sıradan kadınların hayatı, düşünce ve duyguları, etraflarındaki insanlarla ilişkileri anlatılmış, fakat asıl ilginç olan anlatım tarzı sanırım. Tekrar eden kelime, cümle, ifade, bazen de paragraflarla dolu metinler. (Bu özelliği, yanılmıyorsam Âşık Kadınlar'da da görmüştük) Ayrıca hemen her cümlenin başında veya sonunda ya da hem başında hem sonunda konuşulan karakterin ismi geçiyor. "Jeff, böyle düşünüyor olamazsın Jeff." gibi. Sürekli. Bir yerden sonra bıkkınlık verdiğini inkâr edemem doğrusu. Çocuksu bir anlatımı da andırıyor bir yandan.
Yazarın dönemin ünlü yazarlarıyla, ressamlarıyla arkadaşlıkları varmış. Evi bir tür sanat merkezi gibiymiş. Özel hayatı ve siyasi tercihleriyle de ilginç bir karakter. Modern edebiyatta yer edinmiş bu ismi tanımak için diğer eserlerini de okuyacağım.
Sevgiyle kalın
Üç HayatGertrude Stein · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2021235 okunma
Çok cömert bir yazarın kitabını okudum. #kitap 3 farklı kadının hayatını anlatıyor. İstese bunları ayrı ayrı roman yapabilirdi uzatarak. Fakat o kalplerimize doğru dokunabilmek için bu güzel yolu seçmiş olsa gerek. Kitabın konusuna gelirsek...
Asya,Sude,Miraç bu üç kadının bir şekilde gerçek kendini bulması... Evet aslında hepsi çocukluğunda terk edilmiş kişiler. Birisiyle hırslanıyorsunuz, birisiyle iyiliği görüyorsunuz, birisine her ne kadar kızsanızda sonunda onun gibi olmak istiyorsunuz. Bunların hangisinin kim olduğunu yazmak istemiyorum. Çünkü kitabı okuyup anlamanızı istiyorum. Kitap ince düşüncelerle yazılmış. Düşünmenizi sağlarken aynı zamanda bilgi edinmiş oluyorsunuz. Birde Etiyopya'ya gitme merakı uyandırıyor zaten yazarı instagramda takip edenler neden kitap içinde Etiyopya geçtiğini bilir. Kendisi de kitabi gibi güzel bir kalbe sahip olan bir yazarın kitabını okumuş oldum... Herkes içinde biraz kendisini bulacak. Yazacak şey çok ama bu kadarı yeterli sanırım.
Yaptığım tüm değerlendirmelerin sonucunda bu üç öğretmenin tek bir ortak noktaları olduğunu söyleyebilirim: Asla yılmazlardı. Cehalet itiraflarımıza kulak asmazlardı. ("Matmazel Gi, imla hatalarımdan dolayı bana kaç disertasyonu tekrar yazdırmıştır? Beni koridorlarda
veya çalışma odasında aklı beş karış havada ya da hayal dünyasında gördüğünden Mösyö Bal bana kaç defa ek
ders vermiştir? "Şöyle sizle on beş dakikacik matematik çalışsak Pennacchioni, ne dersiniz? Hadi sadece on beş dakika..") Onları düşündüğümde gözümün önüne ilk gelen, sizi boğulmaktan kurtaran o kavrayış, intihar girişiminize karşın sizi yukarı çeken o bilek, bir ceketin yakasına sımsıkı yapışan bir elin görüntüsü gelir.
SEVİNİN!
Artık kusursuz olacaksınız! Bugüne kadar yarattığınız eserler, yani makineler sizden daha kusursuzdu.
NASIL?
Dinamonun her kıvılcımı, saf aklın kıvılcımıdır. Iteneğin her darbesi tertemiz bir tasımdır. Ama sizin mantığınız onunki gibi şaşmaz bir mantık değildir. Vinç, pres ve pompaların felsefesi, tam bir
EĞER BİRBİRİMİZE SAHİP DEĞİLSEK, HİÇBİR ŞEYE SAHİP DEĞİLİZDİR.
Herkese selam.
Bildiğiniz üzere yani kitabı bitirdiğim gün içerisinde yorum yazmak pek benlik bir şey değil. Genelde biraz da olsa duygularımı daha iyi ifade edebilmek için vakit geçmesini beklerim ve sonra da o vakit öyle uzar gider. Ama şimdi bilmiyorum, içimde yumuşak ve sakin bir his var, hafif yağmur yağıyor, karanlık dolayısıyla saat üç