Misafir çocuğunu annem benim yanıma gönderdi. Altı yaşlarında. Misafir çocuğu dediğime bakmayın, küçük yaşlarından beri tanıyorum Hamza'yı.
Altı yaşında. Birinci sınıfı okuyor. S harfine kadar harfleri öğrenmişler.
Durur muyum hiç. Gel seninle alıştırma yapalım dedim. Karakoç'un Gün Doğmadan isimli toplu şiirler kitabını kaptım.
Dur sana mükemmel bir şiir açacağım dedim.
Mona Rosa şiirini açtık, okuyoruz.
"Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı,
Artık inan bana muhacir kızı."
Heceleye heceleye bu mısraları bi güzel okuduk. Anlamlarına girmedim tabii :)
Sonra da Çocukluğumuz şiirini yarısına kadar okuduk. Ama bu sefer anlamlandırarak gittik beraber. Çocuklar çok temiz, fıtratları müthiş istidatlı.
Sordum, Hamza sen büyüdüğünde ne olacaksın?
-Uçak mühendisi olacağım. (Vaav, altı yaşında çocuğa bak)
Hamza ile bi anlaşma yaptık. En son uçak mühendisi olacaksın. Önce Hafız, sonra şair sonra da uçak mühendisi olacaksın tamam mı dedim.
O da kabul etti. Bi kaç defa sırayı şaşırmadan tekrar ettik.
Tabi sonra kouşmanın taa en başında teklif ettiğim sana pes oyununu açayım mı sözü aklında olduğundan Fatih abi pes oynayabilir miyim dedi :)
Bence bi problem yok :), umarım bu gün bilinçaltında yer eder.